Eski Said tabir ettiği hayat devresinde aktif siyasete katılan Bediüzzaman, her vesileyle siyaseti dine hizmetkâr ve dost yapmaya çalışarak, siyaset yoluyla İslâm dininin canlanması ve toplum tarafından yaşanması için gayret göstermiştir.
Elmas gibi değerli din hakikatlerinin hiç bir zaman dünya siyasetlerine âlet ve basamak yapılmasına izin vermemiş; öyle yanlışlara düşenlere de her fırsatta gerekli ikazları yapmaktan geri kalmamıştır. Özellikle, Nur talebelerini Risale-i Nur tefsirlerinin telifi esnasında vücuda gelen mevcut hizmetlerini, siyasete âlet ettirmeme noktasında çok ciddi ikazlar yapmıştır.
1950 öncesi tek partili diktatörlük yıllarında siyasetten tamamen alâkasını kesen Bediüzzaman, din aleyhinde icraatlar olduğu zaman, tek başına muhalefet vazifesini üstlenmiş gibi, gerekli uyarmaları yapmayı ihmal etmemiştir.
!950 seçimlerinden sonra çok partili demokrasi dönemine girildiğinde ve dünyaya ve siyasete bakmak mecburiyeti hasıl olduğu zaman; İslâmiyet, Kur’an ve bu vatan maslahatını esas alarak, iktidardaki Demokratlara müspet mânâda doğruları telkin etmiş ve hatalı icraatlardan muhafaza etmeye çalışmıştır.
Bütün parti taraftarlarının imanlarını ve ebedi hayatlarını kurtarmak ve muhafaza etmek eksenine bina ettiği müstakil iman hizmetinin, dünyevi ve siyasi menfaatlere âlet edilmemesini her vesileyle ifade etmiştir.
“Evet, Nurcular, siyasetlerle alâkaları olmaz. Yalnız iman hakikatleriyle bütün hayatları bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya âlet edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnşaallah bir sebep çıkar -Demokrat çıktı, bir derece kırdı- o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat çok dikkat ve ihtiyat lâzımdır. Risale-i Nur dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi ve dâhil olmaz. Belki mütecâviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara nokta-i istinat olur. Fakat siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.” Emirdağ Lâhikası”
Görüldüğü gibi, iman hizmetini esas alan ve istiklâliyetini korumayı emreden Bediüzzaman, içtimai ölçüleri de böyle koymuş. Yapılması gerekler de bunlardır.
asyanur.info samicebeci.net ( Sami Cebeci videoları YouTube)