İman ve İbadet

HARAM VE HELÂLLER

“Bu gün dininizi kemale erdirdim ve tamamladım.”ferman eden Cenab-ı Hak, son din olan İslâm’ı göndermek suretiyle insanları ahlâk bakımından yüceltmek ve sosyal hayatta adalet ve huzuru temin etmiştir.

Diğer hayvanlar gibi duygularına had ve sınır konulmayan insanlar, nihayetsiz bir şer ve tahrip yapabilecek kabiliyettedir. Özellikle hırs ve zulüm damarıyla her türlü kötülüğü ve haksızlığı yapabilecek durumdaki insanlar, sosyal hayatta adalete muhtaçtırlar. Ancak, herkesin adalet anlayışı farklı olacağından, adalet külli bir akılla kemalini bulur. O külli akıl da kanun şeklinde olur. İşte, Kur’an’ın getirdiği hüküm ve kanunlar hem mutlak adaleti hem de ahlâk bakımından yücelmeyi temin eden semavî esaslardır.

Kendi nefsinde Kur’an’ın hükümlerini en mükemmel bir tarzda yaşayan Sevgili Peygamberimiz (asm) “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”buyurmakla çok önemli bir hakikate işaret ediyor. Hz. Ayşe validemize “Resülullahın ahlâkı nasıldı?”diye sorulduğunda “Onun ahlâkı , Kur’an ahlâkıydı.”diye cevap verirdi. “Şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem Suresi:4)ayeti de, Onu yüce ahlâkından dolayı övüyordu.

İçimizden biri gibi yaşayan ve ümmetinden herhangi bir fert gibi vefat etmeyi tercih eden Sevgili Peygamberimiz (asm), her cihetle ümmetine rehber ve yaşantısıyla örnek olmuştur. Doğruluk, dürüstlük, hileden beri ve mal hırsından müstağni bir kimliğe sahip olan o büyük Peygamber (asm), ümmetinin de öyle olmasını istemiş, Kur’an ve Sünnetine sımsıkı sarılmayı onlardan talep etmiştir. “Bu ikisine bağlı kaldığınız takdirde kurtulursunuz.”müjdesini vermiştir.

Allah Resulü (asm) bir gün Medine çaşısında dolaşırken bir buğday yığınının önünde durur ve elini içine doğru daldırarak bir avuç alır. Üstü kuru olan buğdayların içi ıslak çıkar. Bunun üzerine “Aldatan bizden değildir.”diyerek, asırlar boyunca gelecek Müslümanlara uzun bir ders verir. Ölçüde, tartıda ve her türlü malın satışında hile yapılmamasını ve helâl kazancın içerisine haram karıştırılmamasını telkin eder.

Kur’an ve sünnet ışığında istikametli bir hayat sürmeyi şiar edinen takva sahibi müminler, haram ve helâl hassasiyetini en üst seviyede takip eder ve ne kendisinin ve ne de çoluk çocuğunun boğazından haram lokma girmesin diye âdeta titrer. Devletin malını deniz olarak görenlere bedel, onlar devlet malında tüyü bitmemiş yetimlerin bile hakkı olduğunu bilirler. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan Allah’a sığınıp, haram lokma yemekten ise aç kalmayı tercih ederler.

Kur’an ve sünnette haram ve helâller belirlenmiş İslâm âlimleri tarafından kitaplarında tasnif edilmiştir. Bunların dışında kimse ne haramı helâl ve ne de helâli haram yapamaz. İstisnalar hakkındaki hükümler de bellidir. Bununla birlikte, İslâm kolaylık dinidir. Allah kullarına zorluk dilemez. Kaldıramayacakları yükleri de teklif etmez. Yaşanılması en kolay din İslâm’dır. İbadet konusunda yeryüzünün tamamı bir mescittir. Bediüzzaman Hazretlerinin “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç ihtiyaç yoktur.” beyanları ne kadar veciz bir tespittir!

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap