Tanzimat’tan bu yana, özellikle Osmanlı’nın yıkılışından günümüze kadar geçen zaman sürecinde, din ve dindarlık aleyhinde yapılan plânlı ve programlı tahribatlar yüzünden, alafranga bir Müslümanlık yaşantısı toplumu kasıp kavurmaktadır.
“Kendi yürüyüşünü terk etti, başkasının yürüyüşünü de öğrenemedi.”kaidesine mazhar olan kitleler, ne Batılı bir hayat tarzına girebildi ve ne de İslâm dinine uygun bir hayatı yaşayabildi. Görünüşte ve genelde Müslüman ama yaşantıda Müslümanca ve mümince bir hayat çok azaldı. Bu alafranga Müslümanlık ne dünya ve ne de âhiret saadetimizi temin edecek gibi görünmüyor.
İşte, böylesine garip ve enteresan alafrangalık içinde, tahkîki iman derslerine muhtaç fertlerin imdadına bir Hızır gibi yetişen Risale-i Nur tefsirleri ve onları okuyan Nur Talebelerinin çok büyük bir sorumlulukla karşı karşıya oldukları açık bir gerçektir. Hem yaşantıları hem de iman hakikatlerini tebliğ etmekle, bu garip durumun üstesinden gelmeye çalışmak onların boyunlarına bir borçtur. Yapmaları gereken asıl vazifeleri budur. Bunun dışındaki vazifeler beşinci onuncu derecede kalmaktadır.
Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ef’alimizle izhar etsek, elbette sair dinlerin tâbileri cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler. Hatta küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri bile fevc fevc İslâmiyet’e dehalet edeceklerdir.”
Hem de “Her bir Nur Talebesi yalnız kendi imanını kurtarmakla değil, başkalarının da imanını kurtarmak ve muhafaza etmekle mükelleftir.” Bu ve benzeri hakikatlerin hiç unutulmaması ve hayatımızın her alanında uygulanması, vazgeçilmez hizmet prensibi olmalıdır. Bunun dışında, hiçbir gizli ajanda onların dünyalarında bulunmaz ve olmamalıdır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)