Haram ve helâl hassasiyetine örnek olacak ilginç bir misal: Bediüzzaman’ın terbiyesinde yetişen ve Nur Risalelerini şevkle yazıp okuyan Barla’lı Süleyman isimli bir talebesi, Çam Dağına onu ziyarete gelir. Bediüzzaman ona “Ekmeğimiz çok az kaldı. Köye git ekmek getir.”der. O da “Mübarek Cuma akşamında seninle birlikte burada dua etmek istiyorum.”der.
Günlerden Çarşambadır. Bediüzzaman da “Tevekkelna alellah, kal öyleyse.” der. Sonra ona “Bir parça suyumuz var, sen çay yap kardeşim.”diye söyler. Bediüzzaman da, derin bir uçuruma bakan bir katran ağacının altına oturur ve kendi kendine “Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var. İki gün ne yiyeceğiz ve bu sâfi kalp adama ne diyeceğim?”diye düşünürken, birden bire başı çevrilir gibi başını yukarıya kaldırır ve bakar ki, koca bir ekmek ona bakıyor. Hiç bir vahşi hayvan da ilişmemiş. Der ki: “Süleyman müjde! Cenab-ı Hak bize ekmek verdi.” O sâfi kalp Süleyman da “Üstadım, bu ekmek bize helâl olur mu?”der. Üstad da ona “Vay mübarek vay!”diye lâtife yapar. Ondan sonra onun adı Mübarek Süleyman olarak kalır.
Seneler sonra Barlalılar , Bediüzzaman’ı Emirdağ’ında ziyaret ettiklerinde, üstat Mübarek Süleyman’ının ne halde olduğunu sorar. Hizmetten biraz geri çekildiğini öğrenince “O zat, Çam Dağında bana öyle bir söz söyledi ki, benim şahsıma yirmi yıl hizmet etmekten daha değerliydi.”diyerek, onun haram ve helâl konusundaki hassasiyetini takdir eder. Nur Talebeleri hep böyleydi.
İşte, hayatın her alanında, ister şahıs bazında, ister kurumsal anlamda bu hassasiyet korunmalıdır. Tâ ki, boğazımıza haram lokma girmesin ve kul hakkıyla Allah’ın huzuruna gidilmesin.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)