İman ve İbadet

TARİFİ İMKÂNSIZ CENNETLER- 2

(Dünden devam)

Müminlerin yaptığı amellerinin karşılığıymış gibi muamele edilerek, Allah’ın çok büyük bir ihsanı olarak verilecek olan cennet ebedi saadetler yurdudur.

Kur’an-ı Kerim’de yüz kırk yedi defa geçen ve muhtelif makamlarda zikredilen cennet kelimesi, ekser ayetlerde çoğul olarak bahsedilmesi, cennetin birden çok fazla tabakalara ve mertebelere sahip olduğuna delildir. Kur’an’da ve hadis-i şeriflerde o tabakaların isimleri zikredilmektedir. 1-) Cennet-ül Me’va 2-) Cennet-ün Naim 3-) 4-) Cennet-i Adn 5-) Dâr-üs Selâm 6-) Dâr-ül Mukame 7-) Cennet-i İlliyyin 😎 Firdevs Cenneti.

Cennetin bütün tabakalarında yerleştirilecek olan cennet ehline genel anlamda çok müjdeler verilmiştir. Meselâ: “İman eden ve salih ameller işleyen müminlere müjde ver ki, altlarından nehirler akan cennetler onlarındır. O cennetlerden bir meyve yedikleri zaman ‘Bu, bundan önce yediğimiz meyvedir.’ derler. Birbirine benzer surette rızıkları getirilip verilir. Ve o cennetlerde onlar için tertemiz kadınlar vardır. Ve onlar, o cennetlerde ebedi olarak kalacaklarıdır.” (Bakara Suresi: 25)

Cennet kelimesi, bitki ve ağaçlarının çokluğundan dolayı toprağı örten bahçe anlamındadır. Âhiret hayatında daimi olarak kalınacak o muhteşem mekânların cennet olarak vasıflandırılması, genel görünüşüyle dünya bahçelerine benzemesi ve emsalsiz nimetlerini insanın idrak ve anlayışından gizlemesi itibariyledir. Cennetin tabakaları yükseldikçe, güzellikleri ve nimetlerinin lezzet dereceleri de artar. Müminler, bu dünyadan âhirete gönderdikleri sevaplar nispetinde inkişaf edip gelişen duygu ve âzâlarıyla, o cennetlerden istifade edip nimetlenirler.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi: “Saadet-i ebediye iki kısımdır. En birinci olanı Allah’ın rızasına, lütfuna, tecellisine ve yakınlığına mazhar olmak ve İlâhi cemâlini (güzelliğini) müşahede etmektir. Bunun nasıl olduğunu anlamak ve izah etmek imkân haricidir. İkinci kısım ise, cismâni lezzetlerdir. Bunun esasları mesken, yemek içmek ve evlenmektir. Bu üç esasın derecelerine göre, cismâni lezzetler de farklılık arz eder. Bu lezzetleri tamamlayan ise devamlılıktır. Evet, meskenin en lâtifi, en câzibedâr şekli, etraf-ı erbaası (dört tarafı) türlü türlü gül ve çiçekler ile müzeyyen, bağ ve bahçelerle muhat (çevrili), altında sular, nehirler akan kasır ve köşklerdir. Evet, camit kalpleri aşk ve şevkle ihya eden, sönmüş olan ruhları şen ve şâd eden, şairlere sermaye olarak şâirâne teşbihleri, temsilleri, üslûpları ilham eden hazrevat (yeşillikler) ve nebâtâttır.” (İşaratü’l İ’caz s. 195)

Evet, beş yüz sene genişliğinde umumi cennetten başka, etrafı çevrili, bağ ve bahçelerle örtülü, ağaçlarının altından çoklukla oradan kaynayıp etrafa yayılan nehirleri bulunan ve binlerce sarayları ve Hurileri içinde bulunduran ve dünyadan gitme, Hurilerden daha güzel ebedi hayat arkadaşlarına sahip dâimî cennetler, iman ve itaat eden müminleri beklemektedir. Ancak, bütün bunlara ulaşmak ve sahip olmanın şartı, iman ve salih ameller ile birlikte, takva zırhına bürünerek her türlü günahlardan uzak durmaktır. Zira, cennet o kadar ucuz değildir.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Reklam

Yorum Yap