Tekebbür ve zorbalık etmek, baskı ve dayatmayla hükmetmek anlamına gelen ve istibdatla eş mânâda olan tahakküm, zayıf ve kendine güveni olmayan insanların sık müracaat ettikleri bir silahtır.
İstibdat; keyfî idare sistemidir. Kanun ve nizamlara bağlı olmayarak, çok defa kanun namına kanunsuzluk yaparak keyfî hükmünü icra ettirmektir. Kimseyi tanımadan kendi dediğini ve keyfî emirlerini kuvvet ve cebir kullanmak suretiyle yaptırmaya çalışmaktır.
Tahakküm ve istibdat tamamen kuvvete dayanır. Risale-i Nur tefsirlerinde mühim yer kaplayan istibdat ve hürriyet mukayeseleri devlet çapında olmakla beraber, her cemaate ve her ferde kadar olumlu ya da olumsuz sirayet eden iki silsiledir.
Hatta, Mutezile ve Cebriye gibi sapık fırkaların doğmasına sebep, ilmî istibdat olduğunu söyleyen Bediüzzaman, bununla beraber asıl kabahatın siyasî istibdat olduğunu tespit ediyor. 1908 yılında Hürriyet ve Meşrutiyetin ilânıyla, ilmî istibdadın da ortadan kalkacağını, fikir hürriyeti ile söz hürriyetine zemin açılacağını belirliyor.
Şahıs noktasından bakıldığı zaman, fazilet ve kemalât arttıkça tevazu ve mahviyetin de artması lâzım gelir. Fakat Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “Maatteessüf , büyüklerdeki meziyet sebeb-i tevazu iken, vasıta-i tahakküm oluyor. Avamdaki (halktaki) zaif bir damar, calib-i şefkat iken, sebeb-i esaret oluyor.” Lem’alar eserinde ise “Evet, imanlı fazilet, medar-ı tahakküm olmadığı gibi, sebeb-i istibdat da olamaz. Tahakküm ve tagallüp etmek faziletsizliktir. Bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevazu ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye (insanların sosyal hayatına) karışmak tarzındadır.”açıklamasını yapar.
Hülâsa; tahakküm başkalarının hürriyetine zarar veren ve insan fıtratının kabul etmediği berbat sıfatlardan biridir.
asyanur.info samicebeci.net