Risale-i Nur Hareketinin başladığı 1920 li yıllardan bu güne geçen bir asırlık zaman içinde, baş döndürücü olaylar yaşanarak geliniyor.
İslâm ve insanlık tarihinde, hak ve hakikat tarafında bulunan başta peygamberler, sonra onların takipçileri çok büyük imtihandan geçtiler. Hatta bazı peygamberlerin ümmetleri demir taraklarla tarandı, bir kısmı içi ateşle dolu hendeklere atıldı ama onlar hiçbir zaman inançlarından ve dâvâlarından asla vazgeçmediler. Bazı peygamberler ümmetleri tarafından öldürüldü, Hz. Cercis’in (as) defalarca derisi yüzülerek işkence edildi. Sahabe-i Kirama bakıldığı zaman, onların da çok çileler çektikleri fakat yılmadıkları görülecektir. “Anam babam sana feda olsun ya Resülullah!”diyen o kahraman insanlar, Hazret-i Peygamber (asm), İslâm ve Kur’an yolunda candan ve cihandan geçtiler, bu uğurda niceleri hayatlarını feda ettiler.
Âhirzamanda aynı hidayet yolunu takip eden Bediüzzaman ve talebeleri de bin bir çile, zahmet ve meşakkatle karşılaştılar. Yakıcı çorbadan ağızları yandığı halde dâvâlarından caymadılar, kaçmadılar. Bediüzzaman Hazretleri onlara “Tarihte Risale-i Nur Talebeleri kadar az zahmetle çok hizmet edenler pek görülmüyor.”diyerek teselli etti. “Biz öyle bir hakikate hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak, cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.”diyerek onları cesaretlendirdi. Çeşitli zamanlarda bu dâvâ adamlarının arasına fitneler sokularak tesanütleri bozulmak istendiyse de, Bediüzzaman muhtelif tedbirlerle o fitneleri bertaraf edip cemaatin ittihat ve ittifakını muhafaza etti.
23 Mart 1960 yılında üstadın vefatından sonra da, karanlık mahfiller her türlü fitneyi kullandılar. Ancak Bediüzzaman Hazretlerinin “Kâinata değişmem.” dediği Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin müdebbir tavırları, meşveret ruhunu tesis etmesi ve şahs-ı maneviyi hâkim kılmasıyla, fitneler büyük ölçüde en az zararla atlatıldı. “Sadece risale okumak, cemaatin ittihadı için yetmez. Lâhana yaprağı kadar da olsa günlük bir gazete çıkarmamız lâzım.”demesi meşhurdur. Günlük Yeni Asya gazetesinin çıkarılması bu fikirden doğdu. 47 yıldır gazetemiz bu misyonu ifa ediyor. “Kardeşim Kutlular! Sen problemlerin kökünü kazımaya çalışıyorsun, bu mümkün değil. Burası imtihan dünyasıdır. Biri biter, diğeri başlar; o biter, öbürü başlar, bu böylece kıyamete kadar devam eder gider.”demesini de unutmamak lâzım. Tamir zor, tahrip kolay olmasından dolayı, karanlık mahfillerin fitne ve ihtilâf çıkarmasının önünü almak kolay değildir. Hem baş döndürücü bir hızla gelişen ve değişen olayların ve imtihanların incelmesi cihetiyle, doğruyu bulmak da zorlaşıp, cemaatin ve toplumun şaşırmasına sebep olmaktadır.
Böyle zamanlarda çareyi gösteren Bediüzzaman Hazretleri “Risale-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkülat ziyadeleşse, kudsi vazife itibariyle daha ziyade ciddiyet ve şevkle hareket etmektir. Çünkü başkaların füturu ve çekilmesi, ehl-i himmetin şevkini, gayretini ziyadeleştirmeye sebeptir. Zira gidenlerin vazifelerini de bir derece yapmaya kendini mecbur bilir ve bilmelidir.”demektedir. (Kastamonu Lâhikası s. 78)
Bu itibarla başımıza ne gelse, sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa da, bizim şevkimiz asla kırılmamalı ve kudsi dâvâmızı her şeye rağmen şaha kaldırmalıyız. Dâvâ adamlığı bunu gerektirmektedir.Sami CEBECİ