İsveç, Norveç ve Finlandiya gibi Anglo-Sakson ülkelerde hukukun üstünlüğü meselesi ön plandadır. Toplumun kendi kendini düzenlemesi bilinen bir gerçektir. Hukuku toplum üretir. Girişim gücü devlette değil toplumdadır. Şahıslarda ve sivil toplum kuruluşlarındadır. Hukuk yaşanarak öğretiliyor ve uygulanıyor. Toplum devletin vesayetinde değil, devlet toplumun içindedir.

Bahsi geçen hakikatten dolayı, yazılı bir anayasaya gerek duyulmamıştır. Hukuk devletten bağımsız olduğu için yargı da bağımsızdır. Güçlü bir yargı birliği sağlanmış ve tek bir yüksek mahkemesi var. Anayasa mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay gibi kurumlarla yargı gücü zayıflatılmamış. İktidar, çoğulcu toplum gereği, parçalı ve aşağıdan yukarı doğru şekilleniyor. Gelişmeye ve genişlemeye açık bir ufuk önlerine koymuşlar. İşte, hukukun üstünlüğü ilkesi böyle bir gelişmenin sonucu, birey ve topluma dayalı gerçek demokrasinin özünü teşkil ediyor. Devlet merkezli ve hukuk devletini esas alan bir cumhuriyet yerine fert ve toplum merkezli ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir cumhuriyet meydana gelmiş oluyor.

Başta Fransa olarak, Kara Avrupa’sı ülkelerinin cumhuriyetleri, Anglo-Sakson demokrasilerinin gerisinde ve ona ulaşmaya çalışıyorlar. Emreden, hükmeden, devleşmiş hantal bir devletten, teknik bir devlete, milletine hizmet eden bir devlete geçmenin uğraşını veriyorlar.

Türkiye bu kavşakta bir yol ayrımına gelmiş, dayanmıştır. Bir tercih yapmakla karşı karşıya. Ya cumhuriyet rejimini Avrupalılar gibi gerçek demokrasiyle kucaklaştırıp bir dünya devleti olacak ya da demokrasiyi içine sindiremediğinden dışlayıp, üçüncü dünya ülkeleri arasında kalmayı tercih etmiş olacak.

1940 lı yılların ortalarında asrın müceddidi ve söz sahibi olan Bediüzzaman Hazretleri ise, zamanın devlet adamlarına şu ikazı yapıyordu: “Bu asrın Kur’an’a şiddet-i ihtiyacını hissetmekte, İsveç, Norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak, size elzemdir, belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir.” (Emirdağ Lâhikası s. 191) Bahsi geçen ikaz hâlâ geçerliliğini koruyor. İlgili kişi ve kurumlar daha fazla geç kalmadan mutlaka bunu dikkate almalıdırlar.

Evet, Asr-ı Saadet şahittir ki, Kur’an-ı Kerim’in insanlığa getirdiği en büyük mesajlardan biri de, iman ve hidayet nimetinden sonra, ferdin insan olmaktan gelen hak ve hürriyetlerini esas alan ve adalet, meşveret ve hukukun üstünlüğünden medet alan sosyal bir hukuk devletidir. Hazret-i Peygamber (asm) ve dört halife dönemi, bu hususta en güzel örneklerle doludur.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)