Hukuk kanunlarını İsviçre, Almanya ve İtalya’dan ithal eden Türkiye Cumhuriyeti, toplumsal bir sözleşme olan anayasalarını hiç bir zaman sivillerin eliyle yapamadı. Özellikle 1961 ve 1982 anayasaları ihtilâlcilerin vesayeti altında yapıldı ve dayatıldı. 1982 anayasasına her kesimden yükselen itiraz sesleri ve tenkitler bundan kaynaklanıyor.
Bihassa eski yargıtay başkanı Sami Selçuk’un âdeta isyan edercesine zorbalığa kılıf olan ve demokrasiden yoksun 1982 anayasasına yönelttiği tenkitler ve daha fazla demokrasi talepleri, hukukun üstünlüğünden gücünü alan gerçek demokrasinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu gözler önüne seriyor.
Dikkatle takip etmeye çalıştığım eski yargıtay başkanı, hukuk devleti ile hukukun üstünlüğü kavramlarının sebep ve sonuçları itibariyle çok farklı şeyler olduğunu söylüyordu. Hukuk devletinin esas alındığı kara Avrupa’sında ve özellikle Fransa’da devlet merkezci bir yönetim cumhuriyeti vardır. Baskıcı, dayatmacı ve jakoben hukuku devlet üretiyor. Onun için hukuk hep devletten yana, devlet kutsal ve tabulaştırılmış. Devletin yüksek menfatleri her şeyin üstünde. Devletin yüce menfaatleri söz konusu olduğunda ve hikmet-i hükümet gerektirdiğinde, birey hakları ve ferdî hürriyetler nazara alınmaz. Devlet her şeye el atmış ve hâkim durumda. Bu yüzden devlet vatandaşlarıyla devamlı sürtüşme halinde.
Kara Avrupa’sı şimdi devlet merkezli ve dayatmacı bir cumhuriyetten, kanun devleti yerine birey merkezli ve hukukun üstünlüğüne dayalı tam ve ileri bir demokrasiye geçmenin mücadelesini veriyor. Bakalım bu gidişat nasıl sonuçlanacak?
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)