Yaratışı nihayetsiz acizlik, fakirlik, ihtiyaç ve noksanlıklardan yoğrulan insanoğlu, tarih boyunca insan üstü bir güce inanma ihtiyacını hep hissetmiştir. Üstesinden gelemediği dünyada meydana gelen dehşetli olaylar karşısında sonsuz bir kudrete dayanmak ve sınırsız ihtiyaçlarını karşılayacak merhametli bir Zâta sığınmak duygusu, insanlık tarihi boyunca hep var olagelmiştir.
İnsanı yaratan ve onu en iyi bilen Cenab-ı Hak, vahye dayalı semâvi kutsal kitaplar ve onları talim eden peygamberler vasıtasıyla Kendisinin varlığını insanlara bildirmiş ve yaratılışın bütün hikmet ve gayelerini öğretmiştir. Ancak, semâvi dinlere mensup olarak hayatın anlamına uygun yaşayan müminler topluluğuna mukabil, insanların büyük bir ekseriyeti hak dinlere sırtını dönerek tek Allah inancından sapmış ve insan üstü bir güce inanma ihtiyacını güneşe, aya, yıldızlara, bir kısım hayvanlara ve elleriyle yaptıkları heykellere tapınarak giderme cihetini tercih etmişlerdir. Günümüzün modern toplumlarında bile bu inanma ihtiyacı, Allah’tan uzak bir anlayışla, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği yollarla giderilmeye çalışılmaktadır.
Özellikle, İslâm toplumlarında meydana gelen hak dinden uzak bir yaşam felsefesi, genel olarak İslâm dinini yaşanılan bir din olmaktan uzaklaştırmış ve başka bir dine girememenin neticesinde fert ve toplum mutsuzlaşmıştır. Âhiret saadeti sıkıntıya girdiği gibi, dünya hayatının da düzeni bozulmuştur. Asayiş, huzur, emniyet ve güven tahrip olmuştur.
Halbuki, İslâm dini temel kaideleriyle insanlığa huzur ve mutluluk getirmiştir. Kişileri ve sosyal hayatı bir nizam ve intizam altına almıştır. Bu dünyayı geçici bir imtihan yeri ve misafirhane şeklinde göstererek, asıl vatan olan cenneti kazanmaya ve ebedi saadeti elde etmeye yönlendirmiştir. Dünyayı âhiretin tarlası olarak tanımlayıp, burada iyi ameller ekilirse, orada onun biçileceği öğretilmiştir. İman ve ibadetin asıl yaratılış maksadı olduğu tâlim edilip, diğer şeylerin ona vesile ve vasıta olduğu bildirilmiştir. İnsanın temel hak ve hürriyetleri, kul hakları bağlamında tanımlanmış, o haklara yapılacak saldırının hiçbir şekilde bağışlanmayacağı söylenmiştir. Tâ ki, Mahşer Gününde hak sahibi hakkını muhatabından alıncaya kadar.
Böylesine hak ve hukukların inceden inceye bildirildiği ve itaat edenlerin mükâfat, isyan edenlerin de azap ve ceza görecekleri haber verildiği gibi, dünya hayatını bile mânen cennete çevirecek esaslara sahip olduğu halde, İslâm dinini yok saymak ve çağ dışı olarak görüp göstermek, ne kadar vicdansızlık ve insafsızlık olduğu açıkça anlaşılır. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)