1969 yılının Mart ayı ortalarında bir ilkbahar akşamıydı. Meslek lisesinde okurken, mahalle camisinde devamlı görüştüğüm bir arkadaşım, dindarlığımı dikkate alarak beni bir toplantıya dâvet etti. Memnuniyetle kabul edip beraber gittik.
Kdz. Ereğli’nin denize nazır Sümer Otelinin en üst katını arkadaşlar yeni kiralamışlar. Kibrit kutusu gibi küçücük iki odadan ibaret dershaneye, daracık otel merdivenlerinden çıkarken, beynimde bir sürü sualler ve tereddütler cirit atıyordu. Acaba nasıl karşılanacak ve nelerle karşılaşacaktım. Geldiğim yer nasıl bir yerdi ve niçin kiralanmıştı?
Kapıdan girdiğimizde küçük antrenin sol duvarına dayalı bir masa, üzerinde de tek gözden ibaret aygaz ocağı ve kaynayan çaydanlık bu gün gibi hafızamda kalan ilk görüntüler. Odada on civarında tanımadığım insanlar var. Fakat, pırıl pırıl , nur yüzlü, insana güven veren, gülümseyen bu insanlar, kırk yıllık ahbap gibi beni kucakladılar, bağırlarına bastılar. Mütevazı bir şekilde dayanmış, döşenmiş mekanda akşam namazını beraberce kıldık. Namazdan sonra bana yabancı gelen birçok dualar, ellerini ters çevirmeler ve sair gariplikler önce beni ürküttü. Acaba yanlış bir yere mi gelmiştim? Hayır, hayır yanlış olamaz. Yanlış olsa, bu insanların itimat telkin eden halleri olmaz. Neyse ki, namazdan sonra camilerden farklı, fazladan yapılan duaların, salâvatların, elleri bazan ters çevirerek dua etmenin hep sünnet-i seniye dairesinde olduğunun izahı yapılınca rahatladım.
Sonra Mektubat isimli eserden dersler yapıldı. Konu ağır, üslup farklı ve kelimelerin çoğu bana yabancı. Kendi kendime “Hiç bir şey anlamadım.”diye düşündüm. Fakat çay molasında ve ondan sonraki zamanlarda benimle öyle ilgilendiler ki, tarif edemem. Hatta tanışmamızın üzerinden bir hafta geçtikten sonra, Zübeyir Ağabey Necat Usun adında bir arkadaşı vakıf olarak Ereğli’ye göndermiş. Bir gece sabaha kadar onunla sorulu cevaplı sohbet ettik. tartıştık. Daha sonra çeşitli sebeplerle bir ay kadar uzaklaştım. Kurtulmak ne mümkün! Selam gönderiliyor, özel arkadaş gönderiliyor. Maksat basit sebepler yüzünden bu ulvî hakikatlerden mahrum kalmamın önünü kesmekti. Bir sohbet daha yapıp bütün şüphe ve endişelerim izale olduktan sonra, kısa bir sürede Risale-i Nur Külliyatının tamamını okudum. O gün bu gündür bu kudsî dâvânın hizmetindeyiz. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu iman ve Kur’an hizmetinde son nefese kadar, ihlâs ve istikamet dairesinde istihdam etsin, âmin.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)
Views: 0