İman ve Kur’an hizmeti her görevin ötesinde mukaddes bir vazifedir. Hiç bir mazeret hizmetin yerini tutamaz.
Hizmetin büyük ve küçüğüne bakılmaz. Zira “Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem ki, neticesi rızâ-yı İlâhidir, o küçük değil, büyüktür.”prensibi ehemmiyetlidir.
İnsan nefsine en ağır gelen işlerden Nur dershanesinin temizliğini yapmayı kendine önemli bir vazife sayan Zübeyir Ağabey, bu konuda bizlere örnek bir rehberdir.
Bir başka örnek de, Bediüzzaman ‘ın hizmetkârlarından Bayram Yüksel Ağabeyden bizzat dinlemiştim. Sürekli mutfak işleri ile meşgul olan Bayram Ağabey, bir gün yine Bediüzzaman’a yumurta pişirmekle ve bulaşıkları yıkamakla uğraşırken nefsi ona der: “Ceylan Ağabey arabayla Üstadı dolaştırıyor. Zübeyir Ağabey, Risale-i Nurların önemini izah eden konferanslar veriyor. Sungur Ağabey, hizmet için Anadolu ziyaretleri yapıyor. Ey Bayram! Sen ise burada bulaşık yıkamakla uğraşıyorsun. Seninki de hizmet mi? Bu vaziyet ne zamana kadar devam edecek?” Bayram Ağabey kendi kendine bunları konuşurken, Bediüzzaman’ın sözleriyle irkilir. İki elini mutfak kapısına dayayan Bediüzzaman “Keçeli! Keçeli! Senin hizmetinin onlardan hiç farkı yok. Belki senin hizmetin onlardan daha halistir. Hizmetine devam et!”der. Evet, hizmetin büyüğü küçüğü olmaz. Yeter ki, Allah’ın rızası esas olsun.
Bu mukaddes hizmetin çeşitli cihetleri vardır. “Adam sen de!” veya “Neme Lazım.”deyip geri çekilmek ve hizmete seyirci kalmak yerine, istidat ve kabiliyetimize göre hizmetin bir ucundan tutmalı ve bu ağır yükün taşınmasına yardım etmeliyiz ki, âhiretimiz mâmur olsun ve Allah’ın rızasına mazhar olabilelim.
asyanur.info samicebeci.net
Views: 0