Bediüzzaman Hazretlerinin nazarında kuru kalabalıklar değil, kaliteli ve yetişmiş dâvâ adamları önemliydi. Manevi cihette çok yüksek bir makamda bulunduğu halde, imana hizmetkârlığı tercih ediyor ve bütün nazarları Nur Risalelerine yönlendiriyordu.
Bâki hakikatlerin fâni şahıslar üzerine bina edilemeyeceğini her fırsatta dile getiren Bediüzzaman “Hakikat-ı ihlâs, benim için şanüşerefe ve maddi ve manevi rütbelere vesile olabilen şeylerden beni men ediyor. Hizmet-i Nuriyeye gerçi büyük zarar olur, fakat kemiyet keyfiyete nispeten ehemmiyetsiz olduğundan, hâlis bir hâdim olarak, hakikat-ı ihlâsla, her şeyin fevkinde hakaik-ı imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşat etmekten daha ehemmiyetli görüyorum. Çünkü o on adam, tam o hakikati her şeyin fevkinde gördüklerinden sebat edip, o çekirdekler hükmündeki kalpleri, birer ağaç olabilirler. Fakat o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen şüpheler ve vesveselerle, o kutbun derslerini ‘Hususi makamından ve hususi hissiyatından geliyor.’nazarıyla bakıp, mağlup olarak dağılabilirler. Bu mânâ için hizmetkârlığı, makamata tercih ediyorum.”hakikatini hayatına ve mesleğine temel taşı olarak kabul etmiş ve uygulamıştı.
Bahsi geçen hakikatten, Nur Risalelerine gönül vermiş umum Nur Talebelerinin alacağı çok dersler vardır.
asyanur.info