On iki senelik uzun bir aradan sonra bir grup arkadaş ile 9. Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel’i Ramazan bayramında ziyaret ettik. Yasaklı olduğu yıllar içinde muhtelif aralıklarla görüşme imkânımız olmuştu. En son 20 Ekim 1991 genel seçimlerinden sonra kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı iken gerçekleşmişti. Kalabalık bir temsilciler grubu olarak bizleri ağırlamıştı.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefat etmesi üzerine seçilerek cumhurbaşkanlığı makamına çıkması, Refah-Yol koalisyonu zamanında geçen çalkantılı aylar ve nihayet post modern darbe olarak vasıflandırılan 28 Şubat 1997 sürecinin başladığı sıkıntılı dönem, AnaSol- D ve AnaSol- M koalisyonları derken yıllar birbirini kovalamış ve koskoca bir on iki yıl geride kalmıştı.
Hakkında çok şeyler yazılıp söylenen, seveni de çok ve sevmeyeni de çok olan bu devlet adamının gerçek değeri, her halde tarihe mal olduktan sonra anlaşılacak. Demokrasi tarihimizin son kırk senesine damgasını vuran ve bir tek sözüyle bazen gündem oluşturan sayın Demirel için, tepeden tırnağa onun düşmanı olan Hasan Pulur şunları söylüyordu: “Demirel, dün dündür, bu gün bu gündür der, dün söylediğini bu gün reddeder fakat Said Nursî ve Nurculuk hariç. Otuz sene önce ne söylemişse, bu gün de aynı şeyleri söylemekten asla vazgeçmiyor.”
Kendisini sevenler de dahil, çoğu insanların tepkisini çeken 28 Şubat 1997 süreci esnasındaki tavır ve uygulamalarından dolayı, eski Demokrat Parti milletvekillerinden Gıyasettin Emre, Demirel’e uzun bir sitem yüklü telgraf çeker ve şiddetle tenkit eder. Bu hatırayı bizzat kendisinden dinlediğimiz sayın Gıyasettin Emre diyor ki: “Bana cevap yazmak yerine köşke dâvet etti. İki saate yakın görüştük. Özeti şuydu: “Gıyasettin bey! İstihbarat raporları ile bildirilen ilk etapta üç bin kişinin faili meçhul cinayetlerle yok edilmesine, daha sonra toplamda binlerce insanın kanının dökülmesine sen razı olur muydun?” dedi. “Aman efendim, böyle bir şeye kim razı olur?” dedim. “İşte ben, böyle bir katliamın olmaması ve meclisin açık kalması için ehven-i şerri tercih ettim ve bütün tenkitleri göğüsledim. Vatan ve milletim sağ olsun. Bu yaptığımdan dolayı takdiri de Allah’tan bekliyorum. İnsanların benim hakkımda ne düşündükleri çok da önemli değil. Çünkü, mahşer günü hesabımızı sadece Allah’a vereceğiz.” dedi. Bizim bilmediğimiz birçok istihbarat raporlarından bahsetti. Türkiye ve dünya dengelerini çok iyi biliyor ve takip ediyordu. Kılı kırk yaran bir siyaseti vardı. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar, Avrupa Birliği ve Amerika siyasetlerini avucunun içi gibi biliyordu.” (Devam edecek)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)