(Dünden devam)
Eski Demokrat Parti milletvekili Gıyasettin Emre’nin, hakkında çok olumlu beyanlarda bulunduğu sayın Demirel’i, bir Ramazan Bayramı Güniz sokaktaki evinde bir grup arkadaşla ziyaret ettik.
Sohbet arasında 1977 genel seçimleri öncesi meydanlarda söylediği bir cümlesini hatırlattım: “Halk Partisi iktidara geldiği zaman derelerdeki sular kurur, ineklerin sütleri kesilir, bulutlardan yağmur yağmaz olur. Halk Partisi demek, yokluk demek, karne demek, kıtlık ve kuyruk demektir. Adalet Partisi ise, güven demek, bolluk ve bereket demektir, Allah’a şükür.” Bu sözlere kahkaha ile güldü ve “Millete bir şeyler söylemek lâzım, yoksa arkandan gelmezler. Fakat, o denilen sözlerin hepsi de ayniyle doğrudur.” dedi ve ilâve etti: “Toplumun refah ve huzuru için üç türlü adaletin gerçekleştirilmesi şarttır. Birincisi mahkemelerin adaleti ki, o en sonda gelir. İkincisi, hükümetin ve devletin milletine karşı adaletli olması ve adil davranmasıdır.” Araya bir telefon konuşması girdi ve sonrasında konu başka bir tarafa kaydı. Dedim ki: “Sayın cumhurbaşkanım, adalet olgusunun ikisini söylediniz fakat üçüncüsünü söylemediniz.” Bunun üzerine “Üçüncüsü de, toplum fertlerinin hem kendine, hem ailesine, hem de diğer millet fertlerine karşı adil olmasıdır.” dedi. İlginç bir tespitti. Bayramlaşmak için yeni bir grup geldiği için müsaade istedik ve bir hatıra fotoğrafı çektirerek oradan ayrıldık.
Toplum ferlerinin birbirlerine karşı adil olması çok önemli bir noktaydı. Bunun içine ana ve baba hakları, karı ve koca hakları, evlât ve ana-baba hakları, komşuluk hakları, işçi ve işveren hakları, devlet ve millet hakları gibi daha nice haklar dahi giriyordu. Adil olmayan fertlerden meydana gelen bir milletin, ne hükümeti, ne devleti ve ne de mahkemeleri elbette adaletle hükmedemez. Peygamber Efendimiz de (asm) bu hususa işaret ederek “Neye lâyık ve müstehak iseniz, öylece idare olunursunuz.” buyurmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri de, asayiş ve huzurun temel taşlarını sayarken “Hürmet, merhamet, emniyet, haram ve helâli bilip haramdan çekinmek ve serseriliği bırakıp itaat etmektir. “diyordu. Bunların gerçekleşmesi ise, sağlam bir itikat ve tahkiki bir iman ile mümkündür. Bediüzzaman Hazretleri de, telif ettiği eserleriyle işte bu hakikatlerin gerçekleşmesine çalışıyordu. Bahsi geçen hakikatler kalplerde yerleşmeden, en üst düzeyde yapılacak gayretler dahi yüzeysel kalır. Milletin ekseriyeti yüzde altmış-yetmiş oranında bu noktaya getirilmesi gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka müfredat bakımından yeni nesillerin imanlı yetişmesi için ciddi çalışmalar yapması, kaçınılmaz bir gereklilik olarak görünüyor. Aksi takdirde, böyle giderse gençliğin geleceği dünya ve âhiret cihetinden tehlikededir. Bu günden tezi yok, bir an evvel gerekli tedbirler alınmalıdır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)