Siyaset

HUKUK DEVLETİ VE İSLÂM

Asr-ı Saadetteki uygulamalar açısından bakıldığı zaman; adaleti ve eşitliği, temel insan hak ve hürriyetlerini, kul hakkını, emanetlerin ehline verilmesini, kanunlar çerçevesinde ceza vermekten başka herkesin meşru hareketlerinde serbest olmasını, ne fertlerin ve ne de yönetenlerin kimseye istibdat ve zulüm yapmamasını sağlayan İslâmî bir devlet modeliyle, günümüzde uygulanan demokratik hukuk devleti anlayışı arasında çok büyük benzerlik ve mutabakatlar olduğu görülür.

Kur’an ve Sünnette, sınırları belirlenmiş ve dışına çıkılması yasaklanmış net bir devlet modeli ortaya konmamış ve serbest bırakılmıştır. Toplumların hür iradeleriyle, ana hatları belli olan temel değerler çerçevesinde, kendi devlet yapılanmalarına imkân verilmiş. Asr-ı Saadet de insanlığın önüne bir örnek olarak konmuştur.

Bahsi geçen mutabakatlar çerçevesinde, tecrübeler ve uğrunda verilen mücadeleler sonucu gelinen demokratik hukuk devleti kavramıyla, 14 asır önce uygulaması yapılan İslâmî hukuk devleti mantığına insanlık yeni ulaşıyor. Yani, Asr-ı Saadet on dört asır geriden takip ediliyor.

İslâm hukukuna göre, fert planında bakıldığında, ibadet ve inanç hürriyeti en mükemmel mertebededir. İbadet bir kalp işidir. Kalbe dışarıdan müdahale edilmez. Onun için dinde zorlama yoktur. Farklı dinlere mensup olan insanların, inancını terk etmesi için baskı yapılamaz. İnsan yalnız Allah’a kul olur. Başkasına kulluk yapılmaz. Bu anlayış, insan haklarının doruk noktasını teşkil eder. İslâm bunun temin etmiştir.

Bir ülkede en vazgeçilmez hak, hürriyet hakkıdır. İslâmî yönetim ve hukuk anlayışında, hürriyetler ve sosyal dayanışma güvence altına alınmıştır. İnanç hürriyeti tercihini, bir hak olarak Allah kullarına tanımıştır. Bir başkası bu inanç hürriyetini ortadan kaldıramaz. İslâm hukuku, bir azınlığın inandığı gibi yaşama hakkını teminat altına alır. İslâm tarihi buna delildir.

İslâm hukukunda herkesin yaşama hakkının sağlanması, nefsin, neslin, aklın, malın ve dinin korunması, en önemli konular ve haklar arasındadır. İslâm’daki had cezaları bu hakları korumak içindir. Yine İslâm’da, beraat-i zimmet asıldır. Bir insanın, suçsuz ve borçsuz olduğu kabul edilmiştir. Tâ ki aksi ispat edilene kadar. Yine İslâm’da, mahkeme açıktan yapılır. Gizli yargılama yapılmaz. Kimsenin kimseye zulüm yapmasına izin verilmez. Yine İslâm’da, sosyal güvence ve yardımlaşma sandıkları ve diğer teberruat ve bağışlar vardır.

Netice; demokratik hukuk devleti kavramıyla, İslâm hukuku arasında bir mukayese yapıldığında, İslâm hukukunun önde olduğu anlaşılır. Müslüman bilinen devletlerin pratikteki yanlışlarıyla, İslâm hukuku mahkûm edilemez. Bu itibarla, demokratik hukuk devletinin kaideleriyle, İslâm hukuku ciddi anlamda karşılaştırılıp, örtüşen cihetleri ön plana çıkarılıp bir mutabakat sağlanmalıdır. Din ve siyaset adamları güncel siyasi tartışmalar yerine, bu önemli konuya yoğunlaşsalar büyük hizmet etmiş olurlar. Böylece, ne din adına demokratik hukuk kuralları ve ne de demokratik hukuk kuralları adına din dışlanmamış olur, Tam bir ilmî telif gerçekleşmiş olur. Millet olarak bu hizmeti onlardan beklemek hakkımızdır.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap