“Gök yüzünü de korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise hâlâ bundaki delilleri inkâr ederler.” (Enbiya Suresi: 32)

Çok ince matematiksel hesaplarla, belli bir ölçü ve denge içinde yaratılan gezegenimiz ve üstünde yaşadığımız dünyamızı çepe çevre kuşatan hava tabakasına atmosfer denilir. Kabaca bu tabakalara, canlıların yaşadığı biosferi de kuşatan troposfer, stratosfer, mezosfer ve termosfer gibi tabakalar şeklinde isimler verilmiştir.

Yüzde yetmiş sekiz azot, yüzde yirmi bir oksijen gazından meydana gelen atmosferde, yüzde bir nispetinde de argon, neon, helyum, methan, kripton, hidrojen ve karbondioksit gazları bulunur. Bu yüzde bir oranında bulunan gazların da her birisine ait vazifeleri vardır. Bu oranlar, asırlardan beri dünyamızda korunmaktadır. Havadaki oksijen miktarı yüzde kırklara çıksa, bir kıvılcımla atmosfer alev alev yanmaya başlardı. Şayet yüzde beşlere düşse, boğazı sıkılmış bir adam gibi nefes alamazdık. Hepsi belli bir ölçü içinde muhafaza edilmektedir.

Hava nimeti, en kıymetli maddi nimetlerin başında gelmektedir. İnsan günlerce aç ve susuz yaşayabilir. Ancak, beş altı dakika havasız kalsa ölür. Oksijensiz kalan beyin fonksiyonlarını kaybeder. Yüce Yaratıcı, canlıların en çok muhtaç olduğu hava nimetini bol miktarda yaratmış ve ucuz bir şekilde sunmaktadır. “Havadan, sudan ucuz.” tabirinin halk arasında sık olarak kullanılması dikkat çekicidir. Şayet, her an teneffüs ettiğimiz havayı, doğal gaz satar gibi, belediyeler satmaya kalksalar halimiz ne olurdu*

Hava nimetinin çoğu zaman nimet olduğunu düşünmekten bile gaflet ederiz. Şu satırları okuyan herkes, bir an ağız ve burnunu kapatsın ve bir müddet beklesin. Nefes almanın ne büyük nimet olduğunun farkına varsın. Evet, nefes almak büyük bir nimettir. Ancak, aldığımız nefesi vermek de büyük nimettir. Aldığımız nefesi veremesek yine hayatımız sona ererdi.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)