AVUSTRALYA SEYAHAT NOTLARI-6
Yurt Dışı Seyahat Notları

AVUSTRALYA SEYAHAT NOTLARI-6

(DÜNDEN DEVAM: 1998 yılında gerçekleşen bir seyahat yazısı.)

SİNGAPUR MACERASI

Avustralya dönüşünde, Melbourne’den kalkan Quantas Hava Yollarına ait dev uçak, kıt’a üzerinde uçarken bir türlü akşam namazının vakti girmiyordu. Nihayet üç saate yakın bir zaman farkıyla uçakta namazımızı eda ettik.

Yedi saat süren altı bin kilometrelik bir uçuştan sonra Singapur Hava Alanındayız. Bizi karşılamaya gelen bir kardeşle buluşup kalacağımız yere gittik. Burası, Ahmet Genç Ağabeyin oğlunun arkadaşlarına ait bir ev.

Cumartesi günü öğleye doğru şehir merkezine çıktık. Bir kardeşimizin rehberliğinde dolaşıyoruz. Fevkalade modern bir şehir. Avustralya kadar olmasa da, çok değişik milletlerden meydana gelen bir toplum. Ortak dil İngilizce. Çinliler büyük çapta ticarete hâkim. Zaten, Çinliler için uzak doğunun Yahudileri diyorlar. Ticaret en önemli meslekleri.

Üç milyonluk nüfusuyla Singapur bir şehir devleti. İngilizler onları Malezya topraklarından koparıp bağımsız hale getirmişler. Nüfusun yüzde yirmisini Müslümanlar teşkil ediyormuş. Onların yanı sıra Hindular, Budistler, Sihler, Hristiyanlar, Yahudiler ve daha adını bile duymadığımız inançlara sahip topluluklar var. Her kes neye inanıyorsa ona göre tapınaklar inşa etmiş. Kimse kimsenin inancından, ibadetinden, kılık ve kıyafetinden rahatsız değil. Tam bir demokratik toplum. Karşılıklı saygı esas olmuş.

Öğle namazını merkezî bir camide kıldık. Yaklaşık üç yüz civarında bir cemaat vardı. Cuma günleri avlusu da doluyormuş. Ahmet Genç Ağabey sürekli ilginç bulduğu şeylerin görüntüsünü alıyor. Çin mahallesinin enteresan binalarından, en modern gökdelenlerine kadar  hiç bir şeyi kaçırmıyor.

İkindi namazını Sultan Camisinde kılıp eve dönüyoruz. Son derece yorgunuz. Zira, Melbourne şehrinde sonbahar havasının soğuğundan doğal gaz sobasını yakarken, burada sıcaklık 36-38 derece. Tropikal iklim hâkim. Ekvatora yüz elli kilometre mesafedeyiz. Deniz sahili olduğundan nem miktarı çok yüksek. İnsanı resmen bunaltıyor. Sık aralıklarla aniden yağmur yağıyor.

Pazar günü, sünnet olduğu üzere şehrin en merkezindeki Stanfort Lanç adındaki en yüksek binaya çıktık. Burası binanın yetmişinci katı. En son inşaat teknolojisi ile yapılmış silindir şeklinde bir bina. Yanında ona benzeyen ve kırk sekiz katlı ikinci bir bina daha var. Hava bulutlu ve önceki günlere göre çok serinmiş. Ama sıcaklık 36 derece. Bulutlar biraz üstümüzden geçiyor. Semaya doğru bir hayli yükselmişiz. Buradan şehir bütün güzelliğiyle gözler önüne seriliyor. Göz alabildiğine uzanan Çin Denizi, onun uzantısı olan koylar, körfezler ve onların içinde yüzen gemiler, tekneler ve yatlar şehre ayrı bir güzellik kazandırmış. Toprak dar olduğu için gökdelen teknolojisi öne çıkmış. İnsan kendisini uzak doğuda değil de, filmlerde gördüğümüz Newyork gibi Amerika şehirlerinde sanıyor. Her taraf gökdelen. Ama hepsi bizden daha aşağıda. Çünkü olduğumuz bina yetmiş katlı ve en yüksek gökdelen. Ahmet Genç Ağabey her tarafı kameraya aldı. Böylece, bu gezi macerasını ölümsüzleştirdi.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap