Ahiret

KIYAMET GERÇEĞİ

Cenab-ı Hakkın kâinata koyduğu tekâmül kanunu gereği, her canlı varlık doğar, büyür ve ölür. Hiç bir şey bu kanunun pençesinden kurtulamaz.

Kâinat denilen bu muazzam âlem dahi, muhteşem bir ağaç veya büyük bir insan gibidir. Onun dahi bir doğumu, büyümesi ve nihayet ihtiyarlayıp ölümü vardır. Gittikçe genişleyen ve sür’atle yaşlanan bir dünyada yaşıyoruz.

Bütün semavi dinler kıyametin kopmasında ittifak ettikleri gibi, yeni fenler dahi kâinatın yıkılacağında müttefiktirler. “Entropi” denilen bir kanunla, kâinat hızla bir ısı dengesine doğru gitmektedir. Harici bir sebeple kıyamet kopartılmasa bile, fenni bir hesapla bir gün kıyamet kopacak ve âlem harap olacaktır.

Enbiya Suresi 97. ayette “Hak bir vaad olan kıyamet yaklaşıp da alâmetler belirdiğinde, inkâr edenlerin gözleri dona kalır. ‘Yazıklar olsun bize!’derler. ‘Biz bundan geflet içindeydik. Daha doğrusu, peygamberleri yalanlayarak zalimlerden olduk.” gibi ayetlerde haber verildiği şekliyle, insanların çoğu kıyametin kopmasını inkâr eder ve kâinatın vücudunun sonsuza kadar devam edeceğini zanneder. O ebediyet düşüncesiyle, dünyada ebediyen kalacakmış gibi bir hisle ve hırsla dünyaya saldırır ve âhireti unutur. Boş hayaller ve sefil zevkler peşinde hayatını mahveder. Hâlbuki, insanın vücudu fâni olduğu gibi, kâinatın vücudu dahi fâni ve geçicidir.

Akıllı insan, kâinatın kıyametini beklemek yerine, Nasrettin Hoca gibi “Hanım ölürse küçük, ben ölürsem büyük kıyamet kopacak.”diye düşünür, kâinatın kıyameti kopmadan âhireti için ciddi hazırlık yapar.

www.asyanur.info

Reklam

Yorum Yap