Yeryüzünde Allah’ın halifesi olmakla eşref-i mahlukat mertebesine yükselen ve mahiyetine yerleştirilen sayısız duygu ve cihazlarla diğer canlılara üstün gelen insan, zıtlıklar âlemi olan bu dünyada, karmaşık ve inişli çıkışlı bir hayat sürmekten kendini kurtaramıyor.

Hayır ve şerlerin, güzellik ve çirkinliklerin, keder ve sevinçlerin, istikamet ve dalâletin, sadâkat ve ihanetin iç içe geçtiği bu imtihan meydanında, insanın akıl ve duygu dengesini koruyarak, istikamet üzere hayatını sürdürüp imtihanı kazanması bu zamanda pek zorlaşmış. Onun için, her zaman nefis muhasebesi yapmak ve şaşırtıcı yollar içinde doğru ve müstakim yolu bulmak en önemli bir vazife haline gelmiş.

Hayatı veren Zât-ı Hayy-ı Kayyum, onu muhtelif haller içinden geçirerek terakki ve tekâmül ettirmek istemiş. Bu hakikati Bediüzzaman şöyle izah ediyor: “Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemâl bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.” (Lem’alar s 16)

İmtihan ve tecrübe için açılan bu dünyada, Allah kullarını sınamak için önlerine soru dosyası koyacak değil. Ancak, çeşitli olaylar ve karmaşık hadiseler içinde kimin ne olduğunu ortaya çıkarır. Bediüzzaman’ın tabiriyle, elmaslar şişelerden, sıddık fedakârlar mütereddit sebatsızlardan, hâlis muhlisler benlik ve menfaatini bırakmayanlardan ayrılması temin edilmiş olur. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci viddeoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)