İslam ve Kur'an

LÂİKLİĞİ DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK GEREKİR- 1

Batı toplumlarında dört yüz yıl süren dahili mezhep savaşları yüzünden ortaya çıkan ve uygulamaya konulan lâiklik prensibi, kendi mantığı içinde doğru ve Hristiyanlık dinine zarar vermeyen ve onu inkâr anlamına gelmeyen bir yönetim biçiminin adıdır.

Tarihî seyri içinde Katolik, Ortodoks ve Protestanlık gibi üç temel mezhebe ayrılan ve şimdi sayısını bilemediğimiz kadar alt kolları bulunan Hristiyanlık dini, bilhassa orta çağda çok dehşetli ve kanlı mezhep savaşlarını yaşadı. İktidar üzerine hâkimiyet kuran bir mezhep, diğerlerine hayat hakkı tanımadı. Hatta kralları bile baskı altına aldı. Dinî inanç ve duyguları tahakküm aracı olarak kullandı.

Bu kargaşa ve anarşi ortamının verdiği zararları bizzat gören Batılı devletler, Hristiyanlık dinini bir hâkimiyet ve iktidar aracı olmaktan çıkarıp, vicdanlara ve kiliseye münhasır kıldılar. Böylece, din ve devlet işlerini birbirinden ayırdılar. Ancak, lâikliği de din ve vicdan hürriyetinin bir teminatı olarak tanımlayıp uygulayarak, kimsenin kimseye inanç ve din noktasından baskı yapmasına fırsat vermediler. Dinsizlere karışılmadığı gibi, dindarlara da hürriyet tanımak gibi medenice bir yaklaşım sergilediler.

Dinin devlet işlerine karıştırılmadığı ve devletin de dine ve dindarlara  müdahale etmediği bir hürriyet ortamı, toplumda karşılıklı hoşgörü ve saygıyı netice veren bir millet ve devlet modelini meydana getirdiler. Bu model, Hazret-i İsa’ya (as) nazil olan Hristiyanlık dinini inkâr ve tahrip etmeyi netice veren bir sistem değildi.

Bediüzzaman Hazretlerinin izah ettiği gibi, Hz. İsa (as) dünya itibariyle hükümdar ve sultan olmadığından, ona indirilen İncil’de dünya hayatını tanzim eden hükümler, kanun ve prensipler emredilmemişti. Onun için, papazlar ve ruhanî reisler tarafından çeşitli sebeplerle İncil’e ilâve edilen hükümler, eski kutsal kitaplardan iktibas edilen ayetler, örf ve geleneklerden kaynaklanan ve sosyal hayatı tanzim eden kaidelerle, adeta İncil başka bir şekil aldı. Hatta öyle oldu ki, Hz. İsa’ya (as) inen tek bir İncil’e karşılık, yüzlerce İncil piyasada dolaşmaya başladı. Herkes kendi İncil’inin daha doğru olduğu savundu. Ve nihayet, Milâttan sonra üç yüz yirmi beş tarihinde İznik’te toplanan papazlar konsülünde, dört yüz farklı İncil elenerek dörde indirildi. Yeni ortaya çıkan Barnabas İncil’i ile birlikte, şimdi beş İncil Batı toplumlarında okunuyor.

İşte, asıl İncil’de bulunmayan ve sonradan ilâve edilen ve dünya hayatını tanzim eden uydurma hükümleri, lâiklik prensibiyle Batı reddetse ve devlet işlerine karıştırmasa,  bundan kat’iyen Hz. İsa’yı (as) ve İncil’i inkâr anlamı çıkmaz. Hristiyanlığın asıl dini bâki kalabilir. Hariçten bir elbise gibi giydirilen o hükümler bir kenara konmakla, Hristiyanlık dini tahrip edilmiş olmaz. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Reklam

Yorum Yap