İslâm dininin kendine has sembolleri ve diğer dinlerden ayıran farklı alâmetleri vardır. Bu sembollerin yaşanması ve yaşatılması her Müslümanın ve bilhassa İslâm âlimlerinin aslî vazifesidir. Bunlara sahip çıkmak iftihar edilecek bir durumdur. Onları tahribe yeltenmek ise, İslâm dinine yapılabilecek en büyük bir cinayettir. Bilerek yapılan tahripler ihanettir. Bilmeyerek yapılanlar ise, gaflet, dalâlet ve ahmaklıktır.

İslâm dinini simgeleyen sembollere şeair-i İslâmiye tabir edilir. Ezan, namaz, oruç, hac, tesettür, cami ve minare gibi şeairler bayrak gibidirler ve İslâm’ı temsil ederler. Bunlarla uğraşmak, tebdil ve değiştirmeye çalışmak, sahibini hem dünya hem de âhirette dehşetli sıkıntı ve azaplara düşürmeye sebep olur.

Bahsi geçen hakikat noktasında son müceddit Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitlerine kulak vermek lâzımdır: “Hukuk-u şahsiye ve bir nevi hukukullah sayılan hukuk-u umumiye namıyla iki nevi hukuk var. Öyle de, mesail-i şer’iyede (dini meselelerde) bir kısım mesail eşhasa (şahıslara) taalluk eder ki, onlara şeair-i İslâmiye tabir edilir. Bu şeairin umuma taalluku cihetiyle, umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa, onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeairin en cüz’isi (sünnet kabilinden bir meselesi) en büyük mesele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâm’a taalluk ettiği gibi, Asr-ı Saadetten şimdiye kadar bütün eazım-ı İslâm’ın (İslâm büyüklerinin) bağlandığı o nurani zincirleri koparmaya, tahrip ve tahrif etmeye çalışanlar düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre kadar şuuru varsa, titresinler!” (Mektubat)

Evet, İslâm’ın sembolleriyle alay edip uğraşanlar, yukarıdaki tespitleri dikkate almalı ve yaptıkları yanlıştan geri dönmelidirler. Çünkü, İslâm’ın sembollerine karşı menfi tavır alanlar, dünya ve âhirette iflah olmazlar.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)