(Dünden devam)
İnternet, televizyon ve diğer teknolojik cihazların, insanların en kıymetli sermayesi olan zamanlarını değirmen gibi öğüttüğü bir zamanda, bazı hizmet merkezlerindeki kardeşlerin Risale-i Nur okuma kampanyaları düzenlediklerini gördük. Bir mahalde, herkese aylık okuma listesi dağıtılıyor, günlük okumalar listeye kaydediliyor ve o mahallin aylık okuduğu toplam sayfa ortaya çıkıyordu. Bundan maksat, elbette kişileri okumaya teşvik etmekti. Aynı zamanda Kur’an hatimleri de takip ediliyordu.
Diğer hizmet mahallerinin de değişik okuma usulleri vardı. Hepsinin gayesi Risale-i Nur eserlerini kampanya havasında okumak ve toplum ile paylaşmaktı. Evet, Nur Talebelerinin meşgul oldukları bu vazife, yeryüzündeki en büyük hadiselerden daha büyüktü. Çünkü, onların vazifeleri fâni olan dünya hayatına bakıyordu. Bizim vazifemiz ise, bâki olan âhiret hayatını kazanmaya yönelikti. Onların en büyük vazifeleri bundan dolayı bizim en küçük vazifemize denk gelemiyordu.
Madem onlar, divaneliklerinden bizim meşgul olduğumuz vazifeye ilgi duymuyorlardı. Neden biz onların işlerine vazifemizin zararına olarak bakıyorduk? Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, bize ve merakımıza vazifemiz içindeki manevi zevkler ve lezzetler kâfi gelmeliydi. Vazifelerimiz arasında olabilecek, bazen geniş dairede ve ülkemizde gelişen olaylar, bizi asıl vazifemizden geri bırakmamalıydı. Bir şey vukua geldikten sonra, ruha dokunan kaba ve şer cihetine bakmak değil, müspet ve iyi olan cihetinde yorum yapmak mesleğimizin özelliklerindendi. “Sizin beğenmediğiniz şeyde , umulur ki sizin için hayır vardır, sevdiğiniz şeyde de belki şer vardır, Allah bilir, lâkin siz bilemezsiniz.” mealindeki ayet rehberimizdi.
Bizler kendimize ait olan kudsi hizmetlerimizin hakkını vererek yapmalı ve Rahmet-i İlâhinin celbine çalışmalıydık. Diplomatların ve siyaset adamlarının vazifelerine karışmamalıydık. Bizler kendi vazifemizi yaparsak, Cenab-ı Hak geniş dairelerdeki hoşumuza gitmeyen gelişmeleri lehimize döndürebilirdi. Olayların gelişme seyri ne olursa olsun, nihayet Bediüzzaman Hazretlerinin dediği noktaya gelecekti. Çünkü o, rastgele konuşmuyordu ve hayatın en geniş dairelerinde de vazifesi vardı.
Bir hafta sonu, bir kısım dostlarımızla yaptığımız geniş katılımlı ders ve sohbet bu minval üzerine sürüp gitti. Kendi bakış açımızla değil, Risale-i Nur’un gözüyle olayları değerlendirmek, hem akıl ve kalp cihetiyle rahatlığa, hem de kudsi iman hizmetine hakkıyla sahip çıkmaya vesile oluyordu, elhamdülillah.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 38