(Dünden devam)
İslâm tarihi, genellikle devamlı irşat ve tebliğ üzerinde geçti. Durduk yerde başkalarına savaş açmak gibi bir durum olmadı. Düşmanlar tarafından savaş açıldığı zaman da müdafaa haklarını kullandılar. Müslümanlar fethettikleri topraklara önce Horasan Erenleri, Ahi Teşkilatları ve tarikat mensuplarını gönderdiler ve onlar gönülleri fethettiler. Yabancılar “Kardinal şapkası görmektense, Müslüman sarığı görmeyi tercih ederiz.” sözünü söyleten hakikat, İslâm’ın adaleti ve Müslümanların samimi insanlar olmalarıydı.
İslâm dininde çok önemli bir yeri olan cihad anlayışına yeni bir yorum getirip içtihat yapan Bediüzzaman Hazretleri “Dâhildeki cihad ile harice karşı yapılan cihad arasındaki fark pek azimdir. Harice karşı yeri gelince kuvvet kullanılır. Fakat dâhildeki cihad, manevi tahribatı manevi ihlâs sırrıyla tamir etmektir. Dâhilde maddi kuvvet kullanarak hak aranmaz.” diye olan tespitleri Kur’an-ı Kerim’e dayanıyordu.
Hatta, harice karşı cihad meselesinde de “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.” ifadeleriyle, harice karşı da İslâm’ın ikna kılıcının esas olduğunu, kesin delillerle yabancıların İslâm dinine kazanılmasının mümkün olduğunu söylüyordu.
Kuvvet kullanarak din namına devlet yönetimine talip olmanın zararlarını dile getiren Bediüzzaman, bir şekilde yönetim elde edilse bile, bu sonucun din adına istibdat ve baskıyı netice vereceğini, kâfir olanları münafık durumuna düşüreceğini ve gelip geçici olacağını söylemesi de çok dikkat çeken bir tespitti. Dikey bir çalışma ile din adına yönetime talip olmaktansa, yatay bir çalışma ile fertten cemiyete giden büyük bir ıslahat hareketinin daha doğru olduğunu, Kur’an ve Sünnete dayalı bir model olacağını söylemesi ve öyle de uygulayıp yönetime talip olmaması ile, İslâm dinine hizmet etmeyi esas alan samimi dindarlara ve şuurlu Müslümanlara örnek ve rehber oluyordu.
Evet, din umumun ortak malıdır. Tekelciliği kabul etmez. İslâm dinine herkes hizmet edebilmelidir. Fakat, dünyevi ve siyasi hiçbir şeye alet edilemez. Edilirse, İslâm’a asıl kötülük o zaman meydana gelir. Niyetin iyi olması, neticenin kötü olmasına mani olamaz. Doğru İslâmiyet doğru olarak öğrenilmeli ve dosdoğru yaşanmalıdır. İslâm dinini tebliğde, irşat ve ikna hizmetlerinde Lisan-ı kal gibi, lisan-ı hâl de çok önemlidir. Müslümanlar dinlerini dosdoğru yaşarlarsa, başka dinlere mensup olanlar bile, İslâm dinine girecekleri görülecektir. Allah’ın farz kıldıklarını yapan ve büyük günahlardan özellikle kaçanlar çoğunluğu teşkil ettiği zaman, işler zaten kendiliğinde düzelir. İslâm dinini tebliğde asıl bunlara ağırlık vermek gerekir.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 22