Ezelden ebede kadar bütün zamanları ve mekânları kuşatan ilmiyle, kâinatı nasıl olmasını istiyorsa öyle planlayan ve programlayan Cenab-ı Hak, ızdırarî kader denilen ilminin bir nev’iyle âlemi bir nizam altına almıştır. Atomlardan güneş sistemine, Samanyolu galaksisinden bütün kâinata kadar her şeyde ve her yerde görünen nizam, intizam ve ahenk hep o kader programının neticesidir.

Kâinatın küçültülmüş bir örneği ve mahlûkatın en şereflisi olan insanlık âleminde tecelli eden kader programının, hem ızdırarî hem de ihtiyarî olan iki türlü tecellisi vardır. Her insanın şekli, ait olduğu aile ve milleti, cinsiyeti ve karakteri gibi insanın elinde olmayan ve iradesinin dışında cereyan eden olaylar boyutu olduğu gibi; irade ve ihtiyarı ile  tercih ederek yaşadığı bir hayatın ve onunla bağlı olarak meydana gelen olayların da kadere taallûk eden ikinci bir boyutu da vardır. Buna ihtiyarî kader deniliyor.

İnsanın iradesi dışında vücuda gelen olaylar ve durumlardan sorumlu olmadığı ve mükellef tutulmadığı halde, iradesi ile gerçekleştirdiği fiil ve amellerinden sorumluluğu vardır. Kur’an lisanı ile zerre kadar hayır ve iyilik, zerre kadar şer ve kötülük işlese onların karşılığını görür. Sebep ve sonuca bir taallûk eden kaderde her şey, insanın hür iradesiyle nasıl bir hayat yaşayacağını bildiğinden yazılır. Fakat, Allah’ın razı olmadığı fiillerin sorumluluğunu insan kendisi yüklenir. Çünkü Cenab- ı Hak, insanın iradesiyle yaşayacağı bir hayatın nasıl olmasını istediği için değil, insanın nasıl bir hayatı tercih ederek yaşayacağını bildiği için kaderini yazar. Bundan dolayı mesuliyet de insana ait olur. Allah, asla kullarına zulmetmez. Ancak insan, kendi iradesinin sonucu olarak kendi yaptıklarından dolayı kendisine zulmeder. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 70