Ramazan ayının sonlarına yaklaşmıştık. Ramazan Bayram Namazı kılınacaktı. Dedemin hoca, babamın da hâfız oluşundan gelen bir alt yapıyla vakit ve teravih namazlarını kıldırıyordum. Fakat, hayatımda hiç Bayram Namazı kıldırmamıştım. Beni bir telâş aldı. Nasıl kıldıracaktım? Başka kimse de yoktu.
Çarşı iznine çıkınca hemen bir hutbe kitabı aldım. Nasıl yapılacağını güzelce öğrendim ve dualarını da ezberledim. Sabah namazını kılıp, sohbet ederek Bayram Namazının vaktini beklemeye başladık. Büyük çadıra sığmayan askerler, çadır dışındaki çimenlik alanı doldurdular. Nöbetçi binbaşı ve diğer subaylar da geldiler. Usulüne uygun olarak Bayram Namazını kıldık, elhamdülillah. Bu vaziyet, Allah’ın bize bir ikramıydı. Namazdan sonra topluca tâdat alanına gittik. Bunlar, askerlik hayatımın unutulmayacak hatıraları idi.
Alay karargâh bölüğünün kantin şoförü, Ankaralı Şerafettin adında bir arkadaştı. Onunla çok iyi arkadaş olmuştuk. Cemaat namazlarımıza da katılıyordu. Malzeme almak için her gün şehre gidiyordu. Onun vasıtasıyla Yeni Asya gazetemi getirtiyordum. 12 Mart 1971 muhtırasının yapıldığı günlerdi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için meclise büyük baskı yapılıyordu. Yeni Asya, askerlerin isteği hilâfına Tekin Arıburun lehine kocaman manşetler atıyordu. Bizimki de sanki deli cesaretiydi. Biz her şeye rağmen gazetemizi almaya devam ettik. Şerafettin ile terhisten sonra Ankara’da buluştuk. temiz yürekli mert bir arkadaştı. 2008 yılında o vefat edene kadar birbirimizi hiç bırakmadık. Risale-i Nur Külliyatını satın aldı. Uzun yıllar köydeki evinde kalabalık toplantılarla Nur dersleri yaptık. Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın.
1972 yılının sonbaharında gerçek silâhlarla tatbikata gidecektik. tatbikattan bir müddet önce koğuşlarda arama yapıldı. Yastığımın altında ve dolabımda olan cep boy Risale-i Nurların tamamını aldılar. Toplam on beş kitaptı. Vaziyet çok tehlikeliydi. O günün şartlarında, Risale-i Nurlar hâlâ yasak kitaplar olarak görülüyordu. Askerî mahkemeye sevk edilecektim. Askerliğimin yanması bile söz konusuydu. Bölük komutanımız, Cengiz Ercan adında kısa boylu, asabi ve dinle bağı pek olmayan bir yüzbaşıydı. Beni çağırdı. Çeşitli sorular sorarak bir hayli sıkıştırdı. Ben ise, gayet rahat ve kendinden emin bir ifadeyle Bediüzzaman, Risale-i Nur ve Nurculuk hakkında bildiğim kadarıyla cevaplar verdim ve çıktım. “Seni mahkemeye sevk edeceğim!” diye tehdit etmişti. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)