Askerlik hayatında her şey yolunda gidiyordu. Ama ben, bir an evvel şehir iznine çıkıp, Nur Talebelerinden kimler varsa onları bulmayı istiyordum.
Bir sabah abdest almak için hamama gittim. Abdest alırken bir yedek subay gelip yanıma yaklaştı. Kısaya yakın orta boylu, esmer ve insana güven veren bir siması vardı. “Asker! Sen ne yapıyorsun burada?” dedi. “Komutanım! Görüyorsun abdest alıyorum, namaz kılacağım.” dedim. “Askerde namaz kılmanın suç olduğunu bilmiyor musun? “dedi. “Neden suç olsun, Allah’ın kesin emri değil mi?” dedim. “Sen bu cesareti nereden alıyorsun?” dedi. “Risale-i Nurlardan alıyorum.” dedim. Gülümsedi ve “Seni tebrik ederim.” dedi. Meğer, o da bir Nur Talebesiymiş. Adı Ömer Örtlek. Adanalı ve sonradan adı Marmara İlâhiyat Fakültesi olan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü mezunuymuş. Aramızda çok samimi bir hava meydana gelmişti. Keşan’a çarşı iznine çıkınca bulabileceğim isim ve adres verdi. İyice rahatlamıştım.
Çarşı iznine çıktığımda, bir caminin imamı olan Ramazan isimli hocayı buldum. Bana çok ilgi gösterdi. Metin adında marangozluk yapan diğer bir Nur talebesiyle de tanıştırdı. Kitap ta satan Ramazan Hocadan, on beş adet küçük risalelerden alıp karargâha döndüm. Bir kısmını çantamda muhafaza edip, diğerlerini depoya götürerek, birlikte namaz kıldığımız arkadaşlarla ders yapmaya başladık. Üç tane de vecize yazılı tablo almıştım. Makineli tüfekler ve roketatarların istif edildiği rafların önüne levhaları astım. Bizim depo Nur dershanesine dönmüştü. Namaz kılan cemaatimiz de gittikçe çoğalıyordu.
Ramazan ayı yaklaştığında, teravih namazı kılma telaşına düştük. 4. Topçu alayının camisi yoktu. On yıllık mazisi olan bir alaydı. Susuzluk sıkıntısı da vardı. Başçavuşumuz Muzaffer Atlı’ya gittim. “Komutanım! Ramazan boyunca teravih namazı kılacak elli kadar arkadaşımız var. Büyük bir erat çadırı kurmamıza izin verebilir misiniz?” dedim. “Sami çavuş! Tamam, olur da, bölük komutanına sormam lâzım.” dedi. On yıllık bir alayda bir ilki gerçekleştirecektik. İzin çıktığını duyduğumuzda, yakın arkadaşlarla âdeta bayram ettik. Şevkle ve el birliğiyle büyük bir çadırı bizim silâh deposunun yanındaki çimenlik alana kurduk. Yatsı vakti girdiğinde, avazım çıktığı kadar sevinçle Ezan okumaya başladım.
İlk teravih namazına nöbetçi başçavuş, üsteğmen ve binbaşı da katıldı. Hocalık yapıyordum ve altmış kadar cemaat vardı. Alay karargâh bölüğünde teravih kılındığı alayda duyulmuştu. Üç gün sonra, ikinci ve dördüncü topçu taburlarından da Ezan sesleri gelmeye ve teravih kılınmaya başladı. Arkasından, uçak savar bataryası da çadır kurdurup devreye girdi. Ramazan boyunca, dört ayrı yerden yatsı vakti Ezan sesleri semaya yükseliyordu. Küçük bir teşebbüsümüz ne güzel sonuçların doğmasına sebep olmuştu, elhamdülillah. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0