Telif ettiği Kur’an tefsirleri ve ortaya koyduğu hizmetleriyle zamana mührünü ve çağa damgasını vuran Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, yaratılıştan vazifesi ve hayatının neticesi olan iman ve Kur’an hakikatlerini ispat ve ilan ettikten sonra, huzur-u kalp ile bu fâni hayata veda ve berzah âlemlerine hicret etti.

Nev-i şahsına münhasır kıyafeti ve fikirleriyle, yaşadığı zamanın garibi ve eşsiz güzelliği olan bu mümtaz ve müstesna fikir adamı, İslâm dini adına orijinal bir metot geliştirdi ve hiç kimseyi taklit etmeyerek, geliştirdiği orijinal hizmet metodunu tatbikata koydu.

“Yüzer milyon kahraman başların fedâ olduğu kudsî bir hakikate başımız dahi fedâ olsun!” diyerek, manevi cihad meydanına çıkan bu İslâm fedâisi, kendisini yolundan döndürmek ve vazgeçirmeye çalışanların yaptığı bütün cazip teklifleri reddedip, yine onlar tarafından mâruz kaldığı işkence, hapis, sürgün ve zehirlenmelere, çelik gibi bir irade ve metanetle mukabele etti.

“Hâlis bir Kur’an hadimi olarak ihlâsla on adama ders vermeyi, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşattan daha ehemmiyetli görüyorum.” diyen bu maneviyat sultanı, son müceddit olmanın gereği olarak siyaset, diyanet, cihad ve saltanat dairelerini içine alan mesleğinin ölçü ve prensiplerini de tespit ederek, maddi olarak aramızdan ayrıldı fakat manevi tasarrufuyla devam ediyor.

Onun bâki âlemlere irtihalinden sonra, eserlerinden istifade ederek bu kudsî hizmeti devam ettirenler, dahili ve harici sebepler ve hizmeti farklı anlamalar yüzünden gruplaştılar. Ancak, aynı kaynaktan feyiz alan bu gruplar, maksatta ittifak ettiğinin şuurunda olarak, kendi sevdiği ve beğendiği meşrepte devam edip, diğerlerini incitmemeye özen gösterdiler.

Zamanla çeşitli sebeplerin tesiriyle değişik görünüm kazanan bu grupların içinde, mensubu olduğumuz Yeni Asya ekolünün farklı bir yeri olduğu müşahede ediliyor. Bedüzzaman’ı ve Risale-i Nur Külliyatını bir bütün olarak kabul eden ve Zübeyir Ağabeyden tevarüs eden bir hizmet ve sadâkat anlayışıyla, meslek ve meşrebin düsturlarına bağlı kalmakta hassasiyet gösteren, satıra bağlı kalmayı sürdürüp sadırdan konuşanlara itibar etmeyen, şahıs yerine şahs-ı maneviyi öne çıkararak meşveret ve şura hâkimiyetini esas alan bu müstesna grup; Bediüzzaman ve Nurların gölgede bırakılmasına asla rıza göstermeyerek, her vesileyle onlara ayna olmayı bir misyon olarak devam ettiriyorlar. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0