“O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten bir su indirdi ki, onunla sizin için rızık olarak meyveler bitirdi. Onun emriyle denizde seyretsinler diye gemileri sizin hizmetinize verdi..” (İbrahim Suresi: 32)

Kâinat içinde seçilmiş bir misafirhane olarak yaratılan dünyayı ve içindeki her şeyi, yine seçilmiş bir varlık olan insanların emrine ve hizmetine veren Cenab-ı Hak, o nimetleri gaflet ve dalâletinden dolayı, nimet olarak göremeyen insanlara hatırlatıyor ve “Allah’ın size verdiği nimetleri saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz.” (Nahl Suresi: 18) diye ikaz edip, o nimetlerine karşı şükürle karşılık vermeye dâvet ediyor.

Dünyanın dörtte üçünü tuzlu su olan denizlerle tanzim eden Allah, dörtte birini canlıların yaşadığı karalar şeklinde yaratmış. Yedi kıt’adan meydana gelen kara parçalarını da çaylar, ırmaklar, dereler ve nehirlerle yaşanır hale getirmiş.

Tarih boyunca insan toplulukları  hep ırmak ve nehirlerin  etrafında şehirlerini kurmuşlardır. Çünkü su hayattır. Su olmayan yerde canlılar  hayatını devam ettiremezler. Öyleyse çayların, ırmakların, dereler ve nehirlerin yaratılmaları da tesadüfe bağlanamaz.

Bediüzzaman Hazretleri, Allah’ın varlık ve birlik delillerini sıralarken onlardan da bahseder: “Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara, yerden dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü, onlara terettüp eden âsâr-ı rahmet olan faydaların ve semerelerin şahadetiyle ve dağlarda mizan-ı hacetle iddiharlarının (depolanmalarının) ifadesiyle ve bir mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, bir Rabb-ı Rahim’in teshiriyle ve iddihariyledir. Ve kaynamaları ise, Onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.” (Sözler s. 1049)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)