Haftalar ve aylarım okul ve cami arasında geçiyor, bazen dayıma gidiyordum. Fırsat buldukça da, dedemi ziyaret için Çamlık mahallesine ve köye annem ile akrabalarıma sıla-i rahim yapıyordum.
Böylece sanat okulu son sınıfa gelmiş ve on sekiz yaşındaydım. 16 Mart 1969 yılının bir Cumartesi günüydü. Ertuğrul Arpat adındaki üniversite öğrencisi yine Ereğli’ye gelmişti. Benim devam ettiğim Halil Paşa camisinin arka tarafında evleri vardı. Camide karşılaştık ve kucaklaştık. İyi bir arkadaş olmuştuk. İkindi namazını o gün camide birlikte kıldık. “Seni bir yere dinî sohbete götürsem gelir misin?” dedi. Hiç tereddüt etmeden “Elbette! Neden olmasın? Zaten dinî sohbetleri severim.” dedim.
Akşam namazına yakın buluştuk ve yürümeye başladık. İçimden düşünmeye başladım. Beni nereye götürüyordu? Kimlerle karşılaşacaktım? Gayeleri neydi? Acaba yanlış bir yere mi gidiyordum? Velhasıl kafamda böyle bir sürü sorular cirit atıyordu. Ama dinî sohbet yapılan yerden kimseye zarar gelmez düşüncesi beni rahatlatıyordu.
Yürüyerek bir otelin önüne kadar geldik. Sümer oteliydi. Merdivenleri çıkarak en üst kata çıktık. Sanırım beşinci kattı. Zile bastık, kapıyı güler yüzlü genç bir arkadaş açtı. Daracık koridorun sol duvarına yaklaştırılmış küçük bir masanın üzerinde tek gözlü bir ocak vardı ve çaydanlıkta çay demleniyordu. Sağa açılan kapıdan içeri girdik. Küçük bir salon ve ona bitişik küçük bir oda ve koridordaki tuvaletten ibaretti. yeni kiralanmış bir sohbet yeriydi. Yaklaşık on beş civarında bir insan vardı.
Melek yüzlü bu insanların samimi halleri insana huzur ve güven veriyordu. Hepsi beni kucakladı hâl ve hatırımı sordu. İlk görüşmemizdeki bu ilgi ve sevgi havası beni çok etkilemişti. Abdestlerimiz hazır olduğu için hemen namaza durduk. Kametten sonra dua edilmesi, farzdan sonra yapılan dua ve elleri ters çevirmeler, camilerde yapılandan farklı ilâve tesbihatlar dikkatimi çekmiş, bir parça da tedirgin olmuştum. Namazdan sonra bunların hepsinin izahları yapıldı ve Peygamber Efendimizin (asm) sünneti olduğu söylendi. Bu açıklamalar beni rahatlatmaya yetti.
Namazdan sonra on beş kadar daha gelenler oldu. Küçük salon ve oda dolmuştu. Mektubat adındaki eserden ders yapıldı. Fakat, pek bir şey anlamadım. Eserde geçen kelimelere oldukça yabancıydım. Arada yapılan açıklamalar da olmasa, hiç bir şey anlamadan oradan ayrılacaktım. Dersten ziyade, cemaatin güven veren hâli beni daha çok etkiliyordu. Bu zamanda böyle insanlar da varmış demek ki, diye hayret ediyordum. Toplum hayatındaki olumsuzluklardan bunlarda eser yoktu.
Birinci dersten sonra verilen çay arasında, gelenlerin arasındaki muhabbet ve samimiyet görülmeye değerdi. İkinci ders de okundu. Sonunda Ertuğrul Ağabey, o güzel sesi ve Arabî makamıyla bir aşr-i şerif okudu. Hepimiz mest olmuştuk. Sonra herkes birbiriyle kucaklaşarak ayrıldı. Son derece mutlu bir tabloydu. Bir hafta boyunca her akşam bir araya gelerek, ders dinlemeye devam ettik. Pek bir şey anlayamasam da, cemaat arasındaki muhabbet beni kendisine çekiyordu.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)