İman ve İbadet

BENLİK VE GURUR- 1

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik, hepsi de onu yüklenmekten kaçındılar ve korktular. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zalim ve çok cahildir.” (Ahzap Suresi: 72)

Bu ayetin sırlarını harika bir surette tahlil ve tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri: “Gök, zemin, dağ tahammülünden çekindiği ve korktuğu emanetin müteaddit vücuhundan bir ferdi, bir vechi, ‘ene’ dir.” (Sözler s. 872) demektedir.

Cenab-ı Hakkın biz insanlara yüklediği emanetler çoktur. Başta Kur’an-ı Kerim, İslâm dini, Hazret-i Peygamber Efendimiz (asm) ve Onun sünneti, kendi vücudumuz ve içindeki azalarımız, eşimiz ve çocuklarımız, kendimize ait zannettiğimiz malımız ve mülkümüz, velhasıl çok şeyler bize emanet edilmiş. Fakat bunların içinde, kendinde bulunan ölçüler ile Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanımak ve iman etmek için verilmiş olan ene, yani benlik duygusu en önemlisidir. Zira veriliş maksadına uygun olarak vazife gören bir ene, elbette bahsi geçen vazifeyi hakkıyla yapar ve kendisine emanet edilen her şeye sahip çıkar. Ancak, mahiyetinin ne olduğunu ve ne vazife gördüğünü bilemeyen bir ene, bu hainâne vaziyetinde iken hem Allah’ı inkâr eder, hem de verilen bütün emanetlere ihanet eder. İnsan bu haliyle zalimin zalimi, cahilin cahili bir hal alır. Gurur ve kibri onu cehennem ehli olacak ve cehennemin en dibine düşürecek bir duruma sebep olur.

Cenab-ı Hak, Hazret-i Adem’i (as) cennette yarattığı zaman, meleklerle olan meselesini haber veriyor: “Onu hatırla ki, meleklere ‘Adem’e secde edin.’ demiştik de  bütün melekler secde etmişlerdi. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi de kâfirlerden oldu.” (Bakara Suresi: 34)

Meleklerin hocası olduğu  söylenen İblis, kibrinden dolayı Allah’ın secde emrine karşı geldi ve şeytan ünvanını alarak, Allah’ın rahmetinden ebediyen kovuldu. Kibirlenmesinin sebebini de, Adem’i topraktan, kendisinin ise ateşten yaratılmış olup ondan üstün olmasını gösteriyordu.

Fıtratları mükerrem ve nefis taşımadıklarından imtihandan muaf olan melekler, ne emrolunmuşsa onu yerine getiren akıllı, şuurlu, idrak ve muhakeme sahibi olan nurani varlıklardır. İnsan ise, akıl, şuur ve muhakeme sahibi olmakla birlikte, irade-i cüz’iye denilen bir tercih hürriyeti yanında nefis de taşıdığından, yeryüzünde Allah’ın halifesi ve Onun adına iş gören bir vekili sıfatıyla çok şiddetli imtihanlardan geçirilmektedir. Onun imtihanına vesile olan duyguların en başında da gurur ve kibir gelmektedir. İblis’e imtihanını kaybettiren kibirlenmesi olduğu gibi, insana da bu dünya imtihanını kaybettirenlerin başında gurur ve kibri gelmektedir. Bu mânâyı nazara veren Bediüzzaman şu tespiti yapmaktadır: “Evet, gurur ile, insan maddi ve manevi kemalat ve mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların kemalatına tenezzül etmeyip, kendi kemalatını kâfi ve yüksek görürse, o insan nâkıstır.” (Mesnevi-i Nuriye s.106)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap