Doksanlı yılların başından itibaren şekillenmeye başlayan ve Yeni Asya ekolünün manevi kimliğini oluşturan ve meşveret mantığına dayanan sistemimiz, bu kudsi ve cihanşümul dâvânın kıyamete kadar devam etmesine yeterli olmaya vesile olacaktır.
“Bâki hakikatler, fânî şahıslar üzerine bina edilmez.” “Her cihetle kemâlde ve devamda olan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye mâruz ve müptelâ fertlerle bağlanmaz ve bağlanmamalı. Bağlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardır.” diyerek, kendisine mahsus Kur’ân-ı Kerim’e dayalı bir meslek ve meşrep ihdas eden Bediüzzaman Hazretleri, çok önemli ve kritik bir noktayı halletmiştir.
Bediüzzaman Hazretlerinin vefatının üzerinden çok uzun zamanlar geçmesine rağmen, kudsî dâvâsı gerilemek şöyle dursun, bilakis gittikçe inkişaf eden bir seyir içinde dünyanın her tarafına yayılmış ve cihanşümul bir özellik kazanmıştır. Yetmişe yakın dünya diline tercüme edilen Risale-i Nur eserleri, Kur’an’dan sonra en çok basılan ve satılan kitaplar ünvanına sahip olmuştur. Bu mutlu sonuca ulaşmakta en önemli faktör, eserlerin Bediüzzaman Hazretlerinin şahsı ile bağlı olmaması ve Kur’an-ı Kerim’e bağlı bir manevi tefsir olmasıdır.
Hayatı boyunca ehl-i dünya tarafından akıl ve hayale gelmedik eza ve cefalara, işkence ve belâlara mâruz kalan Bediüzzaman Hazretleri, kâinata meydan okuyan bir iman gücüyle “Ey din ve ahiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz; ilişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz ve titreyiniz! Ben rahmet-i İlâhiden ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba olup patlayıp, başınızı dağıtacak. Cesaretiniz varsa, ilişiniz. Yapacağınız varsa, göreceğiniz de var. ” (Şualar s. 375) ifadeleriyle, ehl-i dünyanın baskı ve zulümlerine beş para değer vermemiş ve kudsî hizmetine devam etmiştir.
Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra, her biri genç birer Said veya küçük bir Bediüzzaman hükmündeki talebeleri bu iman hizmetini omuzlamış ve Nur Risalelerini okuyarak, yaşayarak ve yayarak cemiyetin imanını kurtarmayı büyük bir gaye kabul etmiş, ehl-i dünyadan intikamlarını böyle almışlar ve devam ediyorlar. Çünkü, nurânî hizmetlerin intikamı da nurânîdir.
İşte, böylesine ulvî ve Allah’ın rızasından başka hiçbir maksadı olmayan bir iman dâvâsının etrafında halka tutan ve ahirete ait hizmetlerde manevi bir şirket oluşturan ve her meselede meşvereti esas alarak “Onların işleri, aralarında istişare iledir.” ayetinin emrine itaat eden Nur Talebelerinin, en çok dikkat etmeleri gereken nokta, büyük bir havuzu andıran ve içinde erimesi gereken ve meşveret esasına dayanan sistemimize sahip çıkıp itaat etmektir. Şahsiyetçilik yapmaktan yılandan ve akrepten kaçar gibi kaçmaktır. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri)

