Toyfanlı köyü çevresinde tanınan ve köklü bir aileye mensup idik. Annemin babası olan Saatçi Ali dedemi görmek nasip olmadı. Zira, Ormanlı beldesinde saatçilik yapıyormuş. Beldeye iki kilometre mesafedeki Sivaslı köyünde ikamet ediyormuş. Bir gün dükkândan çıkıp köye dönerken, yolun yarısında bulunan büyük bir meşe ağacına sırtını dayayarak bir müddet istirahat etmek istemiş ve oracıkta ruhunu Allah’a teslim etmiş.

Dayılarım ve teyzelerim hep dindar insanlardı. Namazlı abdestli ve insanlarla iyi geçinen sevilen kişilerdi. Şimdi onlardan yalnız Hüseyin dayım kaldı. Hem yüz hem de ahlâk bakımından en çok benzediğim de o idi. Diğerleri bu dünyadan âhiret âlemlerine göç ettiler. Annem doksan üç yaşında ve kendi ihtiyaçlarını görebilecek durumda. Allah hayırlı ömürler versin. Anne duasının üstümüzde devam ettiğini hissediyorum.

Şaban Hoca olarak tanınan dedemin babası Hüseyin dedem, 1889 doğumlu ve 1915 yılında genç yaşta vefat etmiş. Onun babası olan Halil dedem ise, 1862 doğumlu. O da 1889 yılında, oğlu doğduğu sene çok genç yaşta vefat etmiş. Allah hepsine rahmet eylesin, kabirleri pür nur, mekânları cennet olsun.

Rahmetli dedem Şaban Hoca, Kdz. Ereğli’nin Kandilli nahiyesine bağlı Çamlık mahallesinde oturuyor ve maden ocaklarında vinç operatörü olarak çalışıyordu. Babam Hafız Mehmet’in vefatından sonra beni okutmak için yanına aldı. Dedem, babaannem, halalarım ve benden yaşça küçük olan amcam Hüseyin ile birlikte mutlu bir hayat yaşıyorduk. İlk ve orta okulumu Kandilli beldesinde okudum. Aileden gelen dindarlıktan dolayı namazlarımı aksatmadan kılıyordum. Sosyal tarafım oldukça iyi olduğundan bir hayli arkadaşım olmuştu. O yaşlarda bile arkadaşlarımı namaza alıştırmaya çalışıyordum. Bazıları beş vakit namaza başlamıştı. Bir çoğu da Cuma namazlarına alışmıştı.

Çamlık mahallesinde otururken keçilerimiz de vardı. Okul dışında onları otlatmaya götürürdüm. Hiç sütsüz ve yoğurtsuz kalmazdık. Çocukluk yıllarımın hiç unutamadığım hatıraları arasında, dedemle balık tutmaya gidişimiz de vardır. Çamlık mahallesi deniz sahilinde olduğu için çoğu zaman denize gider, kayalıkların üzerinden uzaklara salladığımız oltalarla istavrit ve mezgit, sırıklı oltalarla da palamut ve lüfer balığı tutardık. Bunlar çok tatlı hatıralardı. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-SAmi Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)