Âhirzaman müceddidi kimliğiyle hem diyanet, hem siyaset, hem cihad, hem saltanat gibi daha pek çok dairelerde vazifeli olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, cadde-i kübra-yı Kur’an’iye olarak tanımladığı kudsi bir mesleği vardır.
Klasik tarzdaki tarikat usullerinden farklı olarak Kur’anî bir metot geliştiren Bediüzzaman, tasavvuf ve tarikat berzahına girmeden, doğrudan doğruya zahirden hakikate geçen kısa bir yol ile, Sahabe mesleğinin bir cilvesi üslubuyla, doğrudan toplumun imanını kurtarmayı ve kuvvetlendirmeyi esas almıştır.
Keza; dahildeki cihad ile hariçteki cihad arasındaki farkın pek büyük olduğunu söyleyen Bedizzaman, dahilde kuvvet ve silah kullanılarak cihad edilemeyeceğini ve kuvvetin menfi bir tarzda kullanılmasından Kur’an bizi men ettiğini belirtmiş; dahilde manevi ihlâs sırrıyla, manevi tahribatın tamir edilebileceğini tespit etmiştir.
Keza; 2. Meşrutiyetin ilânında, herkesten önce bu yönetim tarzına din adına sahip çıkan ve Meşrutiyet-i meşrua ünvanıyla onu kabul eden Bediüzzaman, daha sonraki cumhuriyet döneminde kendisini dindar bir cumhuriyetçi olarak tanımlamış ve dört büyük halife dönemini de fikrine delil olarak göstermiştir. Ancak, anlamsız bir isim ve resimden ibaret olan ve mutlak bir istibdada alet edilen cumhuriyeti de kabul etmediğini, mahkemelerde haykırarak ifade etmiştir.
Çok partili demokrasi dönemine geçildiğinde, demokratlık ve vicdan hürriyetinin “Bir milletin efendisi ona hizmet edendir.” hadis-i şerifini delil göstererek gerçek anlamını bulacağını ifade etmiş ve devletin, teknik bir devlet anlayışı ile millete hizmetkâr olmasının zaruretini belirtmiştir.
Demokrasi kriterleri ile içi doldurulmuş ve ahlâki değerlerle zenginleştirilmiş bir demokrasi yönetiminin, İslâm dini ile ters düşmeyeceğini ve zaten 14 asır önce İslâmın getirdiği insan haklarının ve ahlâki değerlerin, şu andaki demokrasinin çok önünde olduğunu da ifade etmiştir. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
