Ruhun en temel özelliği olan hayat ve şuurun neticesi olan kalp, vücudun her tarafına kan pompalayan ve yürek de denilen et parçasından farklı bir hakikattır. Bediüzzaman’ın tarifiyle, hislerin aynası olan vicdan ile fikirlerin aynası olan dimağdan ibaret olan bir latife-i Rabbaniye ve ulvi bir duygudur. İşte bu manevi kalbin içi, Allah’ın Samed isminin aynasıdır ve Ona mahsustur. Allah adına olmayan sevmekler, kalbin içine konulmamalı ve Allah’ın haram kıldığı günah kirleriyle karartılmamalıdır. “Kalp de kararır mı?”dememek lazımdır. Zira Mutaffifin Suresi 14.ayetin mealinde “Doğrusu onların kazandıkları günahlar birike birike kalplerini kaplayıp karartmıştır.”ferman edilmiştir. Günah sadece içki içmek, insan öldürmek ve zina etmek gibi bilinen günahlar değildir. Gıybet etmek, utanmadan sıkılmadan yalan söylemek, yalan yere şahitlik yaparak birinin hakkını başkasına geçirmek ve namuslu bir kadına zina iftirasında bulunmak gibi daha nice günahlar da vardır. Küçük günahlarla başlayan hatalar, eğer tövbe edilerek önü alınmazsa, büyük günahları serbestçe işlemeye kadar gider. Böylece kalbi kararan ve kaskatı kesilen insanlar, her türlü fenalığı ve zulmü işleyen ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkaran bir bela haline gelirler. Ehl-i iman olanlar da bu konuda çok dikkat etmelidirler. Allah kalplerimizin az veya çok kararmasından hepimizi muhafaza etsin, inşaallah.
