Fıtratında var olan acelecilik yüzünden, nice insan maksadına giderken başarısızlığa uğrar. Çünkü Cenab-ı Hak, eşyanın ve istenilen neticelerin elde edilmesini bir takım sebeplere bağlamıştır. Aceleci insan, o sebeplere ve tertibe riayet etmediği için ya basamakları atlar düşer veya noksan bırakır hedefine ulaşamaz.
Nasıl ki, bir ekmeğin vücudu tarla, harman, değirmen ve fırın merhalelerini geçmeyi gerektiriyor. Öyle de, Allah’ın rızası dairesinde yürütülen manevî hizmetler de, sabırla bazı merhaleleri aşmayı icap ettirir.
Bu hususta sabır, en birinci anahtar konumundadır. Çünkü “Allah, sabredenlerle beraberdir. Sabır, ferec ve sürurun anahtarıdır. Kim sabrederse, zafere erişir.” ve emsali hadis-i şerifler başarının ölçüsüdür. Belli bir hedefe acele etmeden, sabır ve sükunetle giden menziline ulaşırken, acele edenin ayağına eteği dolaşır.
Burada sür’atli hareket etmekle, acele etmenin farkını unutmamak gerekir. Belki sebepleri ve tertibi dikkate alıp, ne yaptığının şuurunda olarak sür’atle hedefe gitmek makbul olduğu halde; ne yaptığını bilmeden, telaş ederek, eli ayağına dolaşarak ve belirli bir sıra takip etmeden hedefe varmaya çalışmak aceleciliktir ve makbul değildir. Sür’atli hizmete evet fakat aceleciliğe hayır.
Zahiren mutantan ve şaşaalı, fakat içi boş ve kof hizmetler yerine, dışı mütevazi de olsa, içi dolu ve Allah’ın rızasına uygun hizmetler hedefimiz olmalıdır. Acele etmeden ve sabrı esas alarak hizmetimizin içi doldurulmalıdır.
Hani bir Arap atıyla bir deveyi çok uzun mesafeli bir yarışa sokmuşlar. Başla emri verildiği zaman, Arap atı tozu dumana katarak ufukta kaybolmuş. Deve ise, arkadan ahenkli bir koşuyla atı takip etmiş. Yarışın sonlarına varılırken deveyle at kulak kulağa gelmiş. Bitiş ipini beraber göğüslemişler fakat at oracıkta çatlayıp ölmüş. Bizim deve ise, bir miktar dinlendikten sonra yine vazifesine devam etmiş.
Arap atı gibi çatlayıp ölmektense, ahenkli ve acelesiz hizmetler üreterek Allah’ın rızasını kazanmak daha iyidir.
asyanur.info samicebeci.net