(Dünden devam-)
Salı günü, Hasan Yılmaz ve Şendoğan kardeşlerin arabalarıyla Hollanda yollarındayız. Denhak’ta öğle namazını Mescid-i Aksa camisinde kıldık. Akif Kara Ağabeyin evinde akşam namazı ve çorbasından sonra Rotterdam’a geçtik.
Ekseriyeti Şerefli Koçhisar’a bağlı Şekerköylü insanlardan oluşan kalabalık cemaatle yapılan ders ve sohbetler oldukça verimliydi. Kutlular Ağabeye sorulan siyasi sorulara, rey verme hakkı olmayan bu gurbet adamlarına, bunların açıklanmasının pek fayda vermeyeceğini söylemesi ve dikkatleri Risale-i Nur’ları okumaya ve iman kurtarmaya çevirmesi tam yerindeydi. Geç vakitte ayrıldığımız Rotterdam’dan Ahlen’e döndüğümüzde, sabah namazı neredeyse olmuştu.
Çarşamba akşamı verilen söz üzerine yine Bonn’dayız ve bu sefer dershanedeyiz. Geniş salonlu ikinci kattaki dershane tamamen doluydu. Lem’alardan yaptığımız ders ve Kutlular Ağabeyin sohbetini müteakip, Şükrü Bulut Hocanın evinde misafir oluyoruz. İşte, on bir gün süren sıkı bir çalışmanın sonuna gelmiştik.
03 /Ocak /1995 Perşembe günü, Mehmet Kutlular Ağabeyle on bir uçağına bindiğimiz zaman, geride Şükrü Bulut, Mevlütler, Şendoğanlar, Saffetler, Ahmetler, Hüseyinler ve daha isimlerini sayamadığımız çok dostlarımızı ve dâvâ arkadaşlarımızı ve unutulmaz hizmet hatıralarımızı bırakmıştık.
Ancak, görebildiğimiz kadarıyla, çoluk çocuğunun rızkı için Anadolu’yu terk ederek buralara kadar gelen ülkemiz insanını, devlet âdetâ kendi kaderiyle baş başa bırakmış. Onlara dinlerini, örf, âdet ve geleneklerini unutturmayacak, Batı kültürü içinde kimliklerini kaybettirmeyecek projeler üretmek ve uygulamaya geçirmek yerine, onların getireceği dövize göz dikmiş. Kendi gayretleriyle dinlerini ve kimliklerini kaybolmaktan kurtarmaya çalışan dînî cemaatlerle uğraşmayı marifet saymış. Bu ne kadar doğru! Yazık değil mi bu insanlara!
Özellikle orada doğup büyüyen ikinci ve üçüncü kuşak gençlerin durumu içler acısı. İçinde bulundukları toplumun atmosferi âdetâ onları kuşatma altına almış. Eğer belli bir cemaate mensubiyeti yoksa, neredeyse dinleri ve gelenekleriyle birlikte, dillerini de unutma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bu ise, devlet adına üzerinde çok düşünülmesi ve tedbir alınması gereken hazin bir durumdur.
Bu itibarla, başta Almanya olmak üzere, Avrupa’nın muhtelif devletlerinde Allah için dine hizmet eden dînî cemaatlerin varlığı, hem dinimiz hem devletimiz hem milletimiz hem de orada yaşayan gençler için bir şanstır. Onlarla uğraşmak değil, bilâkis onlara yardımcı olmak devlete düşen çok önemli bir vazifedir. O insanlar oralarda kalacak ve bizi temsil etmeye devam edeceklerdir.
O cemaatler içinde, Bediüzzaman’a gönül vermiş ve din hizmetini hiç bir siyasi düşünceye angaje olmadan ve müstakil bir iman cereyanı olma özelliğini koruyarak, İslâm’a hizmet eden Nur Talebelerinin ayrı bir yeri vardır. Her tülü zahmet ve meşakkate göğüs gererek, Kur’an hakikatlerine hizmet eden bu fedakâr ve gayretli insanlar, dinimiz ve ülkemiz adına bir yüz akıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, oralarda hizmet veren bütün dînî cemaatlerin hizmetlerini tebrik ederken, özellikle dâvâ arkadaşlarımızı ve gönül dostlarımızı, yürekten ve en içten duygularla tebrik ediyoruz. Allah hepinizden ebediyen razı olsun, âmin.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)