(Dünden devam)
Diğer canlılardan farklı olarak akıl gibi çok büyük bir nimeti başında taşıyan insanlar, üstünde yaşadığı dünyaya ve onun bağlı olduğu güneş sistemine dikkatli bir gözle baksa, hiçbir şeyin nizamsız ve gayesiz olmadığını görecek ve çok ince hesaplamalarla kurulan bu düzenin kendi kendine oluşmayacağını idrak edecektir.
Elbette, varlıklar içinde seçkin ve müstesna bir yere sahip olan insanlar da nizamsız ve gayesiz olamaz. Yaşadığı hayatın her anından ve her yaptığından hesap vermek üzere başka bir âleme intikal edecektir. Yoksa, insana verilen nihayetsiz istidat ve kabiliyetler anlamsız, abes ve beyhude olur. Onun için bütün semâvî kutsal kitapların en sonuncusu ve en mükemmeli olan Kur’an-ı Kerim’de, insanın ölümünden sonra yeniden yaratılacağı ve ölümsüzlük özelliğine sahip olan ruha bedenin arkadaş edileceği, hem mükâfatın hem de cezanın ruh beden birlikteliğinde gerçekleşeceği haber verilmiştir. Her ilkbaharda, kışın kurumuş ve ölmüş bitki ve ağaçların yeniden diriltilmesi, insan türünün de yeniden diriliş sabahında diriltileceğine örnek olarak gösterilmiştir.
Ben yol arkadaşım Süleyman ile bu minvalde konuşmaya devam ederken, ön koltukta oturan ve sonradan doktor olduğunu öğrendiğim genç bir bayan arkaya döndü ve “Başından itibaren konuşmalarınızı dikkatle dinliyorum. Ben imanla ilgili böyle konuların bu kadar ikna edici bir tarzda anlatılabildiğine ilk defa şahit oluyorum. Siz bunları nereden anlatıyorsunuz, kaynağınız nedir?” diye, nezaketle sordu. Ben de bunların, Kur’an-ı Kerim’in bu çağa hitap eden en son dersi olan ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin ilhama dayalı olarak telif ettiği, Risale-i Nur adındaki tefsirlerinden nakil olduğunu söyledim. Doktor hanım da “Eğer, bu eserlerin okunup izah edildiği sohbet toplantıları varsa ben de katılmak isterim. Çünkü, Müslüman olduğumuzu söylüyoruz ama onun gereklerini yerine getirme hususunda hiçbir gayretimiz olmuyor. Bu yüzden vicdan azabı çekiyorum ve hiçbir hazırlık da yapmadığımdan ölümden son derece korkuyorum.” dedi. Bunun üzerine biraz ölümün mahiyetinden ve dünyaya gönderilişimizin gayelerinden bahsettik. Kayseri temsilcimizin telefonunu da vererek, onun aracılığıyla oradaki hanım kardeşlerimizi bulabileceğini söyledim.
Saatler su gibi akıp gitmiş ve sohbetle geçen yolculuğumuz kısa zamanda bitmişti. Doktor hanımın yanında oturan bir teyze de bir kartımızı istiyor ve torunlarının da bu gibi hakikatlere şiddetle ihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Yol arkadaşım Süleyman’a Tabiat Risalesini ve mesai arkadaşı olan bir Fransız için de Fransızca bir risaleyi hediye ettim. Telefon ve adreslerimizi karşılıklı olarak alıp ayrıldığımızda, kırk yıllık iki dostun ayrılması gibi duygularla tekrar buluşmak üzere vedalaştık. Aslında, her bir Nur Talebesi sürekli hareket halinde olsa ve çevresindeki insanlara bildiği hakikatleri anlatsa, inanın toplum daha kısa bir zamanda mensubu olduğu dinini yaşamaya başlar. Bütün insanlığın da gerçek anlamda bu hakikatlere ihtiyacı olduğunu görecektir. Gayret bizden, yardım ise Allah’tandır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)