“İslâm dini garip olarak doğdu, garip olarak avdet edecektir. Ne mutlu o gariplere!” Hadis-i şerifi ile önemli bir hakikati ders veren Sevgili Peygamberimizin (asm), bu işaretine bütünüyle mazhar olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, istibdat ve zulüm idarelerinin garib-üz zamanı idi.
Allah demenin suç sayıldığı ve bir tek dinî eserin bile yazılmasına tahammül edilmediği o dehşetli dönemde, Allah’ın yardımı ile telif etmeye muvaffak olduğu altı bin sayfayı aşan Risale-i Nur tefsirleri yüzünden defalarca muhakeme edilmiş fakat ne kendisinde, ne eserlerinde ve de talebelerinde, kanunlar çerçevesinde suç bulunamadığı için sürekli berat verilmek durumunda kalınmıştır. Bununla birlikte suçsuz olmasına rağmen, onu sürgün etmekten de hiç vazgeçmemişlerdir.
Ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet tarafından zulme uğrayan Bediüzzaman, zulüm içinde tecelli eden kaderin hikmetli sırlarını görerek, sabır ve tahammül içinde fıtrî vazifesi olan iman hakikatlerinin neşri ve tebliğiyle meşgul olmaktan bir an bile geri durmamıştır.
“Benden sonra benim ehl-i beytim devamlı sürgün ve katle maruz kalacaklardır.” hadisine tam mazhar olan Bediüzzaman, yirmi bir defa zehirlenmeye, yirmi sekiz sene sürgün ve hapislere muhatap olmuştur. Eskişehir, Denizli ve Afyon illerinde zindanlara atılan Üstad, Isparta, Kastamonu ve Afyon ilinin Emirdağ ilçesinde yıllarca devam eden haksız sürgün cezalarına maruz kalmıştır.
Ancak, gittiği her yeri gül ve gülistana, nur ve nuristana çeviren o maneviyat ve gönüller sultanı, cefa içinde sefayı, zindan içinde cennet-i âlâyı gören ve yaşayan bahtiyar bir mazlumdu. Her karış toprağı şehit kanlarıyla yoğrulan ve bin yıldan beri İslâm dininin bayraktarlığını yapan, erenler ve evliyalar diyarı olan şu Müslüman ülkede, Allah demek ve Allahü Ekber diyerek Ezan okumak nasıl suç olur? Allah, Peygamber ve âhiretten bahseden bir âlim nasıl suçlu görülür? Bunları anlamak mümkün değildir.
Bediüzzaman Hazretlerinin bu işkence ve sıkıntıları yaşamak zorunda bırakıldığı o diktatörlük yıllarında, ülkeyi öyle bir şey çarpmış ki, ne cin çarpmasına ve ne de cereyan çarpmasına benzemiyor. Zira bunlar, bu kısacık dünya hayatına zarar verirken, Süfyan çarpması ise, insanların hem dünya hem de âhiret hayatlarını kaybetmesine sebep oluyor.
İşte, hayır ve şerrin temsilcilerinin, tahrip ve tamir noktasında kıran kırana süren mücadelesi esnasında; kuvvete dayanan ehl-i dalâlet, hakka istinat eden, ilim ve fikir zemininde mücadelesini sürdüren Bediüzzaman ve talebeleri karşısında fikren mağlup olmaktan kendilerini kurtaramamışlardır. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0