Selçuklu Devletine iki yüz yıl başşehirlik yapmış olan Konya ilimiz, asırlardır hâlâ dimdik ayakta duran Selçuklu Medeniyetinin eşsiz eserleri ile doludur. Bunun için “Gez dünyayı, gör Konya’yı” sözü dillerde dolaşır.

Babası Sultan Veled ile Konya’ya gelen Mevlânâ Celâleddin-i Rumî ise, Konya’nın sembolü haline gelmiştir. Hicrî yedinci yüzyılın müceddidi olan Hazret-i Mevlânâ’nın, Farsça olarak yazdığı Mesnevî-i Şerif’i bir hayli dünya dillerine çevrilmiş ve onu okuyan hayranları, akın akın Konya’daki türbesine ziyarete gelmektedirler. Sağlığında birçok dedikodu ve iftiralara maruz kalan Hazret-i Mevlânâ, zamanla masum olduğu anlaşılmış ve eserleriyle dünyaya ışık saçmış ve saçmaya devam ediyor. Bu hakikatin gerçekliğinden dolayıdır ki, asrımızın müceddidi Bediüzzaman Hazretleri, Konyalı bir talebesi olan Ahmet Gümüş Ağabeye “Hz. Mevlânâ benim zamanımda gelseydi Risale-i Nur’u, ben onun zamanında gelseydim Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risale-i Nur tarzındadır” demiş.

Konya’ya, Ankara tarafından girildiğinde, Alâeddin Tepesi’nin etrafı dolanılarak ulaşılan Mevlânâ Türbesi, geniş bir meydanın ortasında bulunmaktadır. Sağ tarafında Yavuz Sultan Selim Han’ın yaptırdığı Selimiye Camii, muhteşem bir mabed olarak sanki bir nöbetçi gibi türbeyi beklemektedir. Ayrıca, türbenin sağ tarafından Antalya istikametine devam eden geniş caddeye bakan ve Konya Belediyesince yaptırılan Mevlânâ Külliyesi, sosyal faaliyetler ve kongreler için gerçekten büyük bir ihtiyacı karşılayacak bir tarzda inşaa edilmiş. Böyle bir eserin yapılmasında emeği geçen ve katkısı olan herkesi tebrik ediyoruz.

Konya denilince akla gelen başka bir mekân da Üçler Mezarlığıdır. Çünkü orada zamanın sesi ve asrın sahibi olan Hazret-i Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid Nursî Efendi yatmaktadır. Üstadımızın manevî himmetiyle hem İşaratü’l-İ’câz hem de Mesnevî-i Nuriye’yi Arapçadan Türkçeye tercüme etmiş âlim bir şahsiyettir. Daha başka büyük zatlar da bu mezarlıkta bulunmaktadır. 1950 yılı ortalarında hukuk fakültesinde okurken, zor şartlar altında Atıf Ural Ağabeyle birlikte, Risale-i Nur Külliyatının tamamının matbaalarda basılması vazifesini deruhte eden Mustafa Türkmenoğlu Ağabey de, hayatı boyunca Nur dâvâsına hizmet eden Mustafa Özsoy Ağabey de buradadır. Ateşli hitabeleriyle binden fazla konferanslar verip, Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakikatlerini milletle paylaşan, sözde demokratlara iltifat etmeyerek Üstadın meslek ve meşrep prensiplerinden biri olan “Hürriyetçi Demokrat” kimliğe sahip AP, DYP ve şimdi Demokrat Parti misyonuna vefat edene kadar kanaat eden, hem yurtiçi hem de yurt dışında aktif hizmetlerde bulunan Halil Uslu Ağabey de Üçler Mezarlığında yatmaktadır. Ona ne mutlu! Şu gök kubbede hoş bir seda bırakarak, kabir kapısından girdiği bâki âlemlere göçtü gitti.

5 Aralık 2015 Cumartesi akşamı, dâvet üzerine gittiğimiz Konya’dayız. Kadim dostlarımız Cafer ve İsmail kardeşlerle buluşarak sür’atle Bediüzzaman Külliyesine geçtik. Temelini birlikte attığımız bu muhteşem bina, iki sene gibi kısa bir zamanda hizmete açıldı. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Yüz metrekareden daha büyük olan geniş salon kalabalık bir cemaatle doluydu. Çay faslıyla birlikte iki saati aşan ders ve sohbetimiz, hepimiz için bir şevk kaynağı oldu. Pazar sabahı kırk civarındaki liseli ve üniversiteli gençlerle yapılan sorulu cevaplı iki buçuk saatlik sohbetimiz de, gençleri dâvâ adamlığına yönlendiren hakikatlerle doluydu. Cemaat fertleri ve öğrencileriyle, tamamen kudsî iman ve Kur’ân hizmetine odaklanan ve birlik beraberlik ruhu içinde müttehid olarak hizmetlerine devam eden Konyalı dâvâ arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz. Allah yâr ve yardımcıları olsun, âmin.

Views: 0