Batı toplumlarında üç yüz yıl süren dahili mezhep savaşları yüzünden ortaya çıkan ve uygulamaya konulan lâiklik, kendi mantığı içinde doğru ve Hristiyanlık dinini incitmeyen ve onu inkâr anlamına gelmeyen ve devleti ilgilendiren bir idari sistemin adıdır.
Tarihi seyri içinde Katolik, Ortodoks ve Protestanlık gibi üç ana mezhebe ayrılan ve şimdi sayısını bilemediğimiz kadar mezhebi bulunan Hristiyanlık; özellikle orta çağda çok dehşetli ve kanlı mezhep kavgalarını yaşadı. İktidar üzerinde hâkimiyet kuran bir mezhep, diğerlerine hayat hakkı tanımadı. Hatta kralları bile baskı altına aldı. Dini inanç ve duyguları bir baskı aracı olarak kullandı.
Bu kargaşa ortamının verdiği zararları yakinen gören Batılı devletler, dini bir hâkimiyet ve iktidar aracı olmaktan çıkarıp, vicdanlara ve kiliseye münhasır kıldı. Böylece din ve devlet işlerini birbirinden ayırdılar. Ancak, lâikliği de vicdan ve din hürriyetinin bir teminatı olarak tanıyıp uygulayarak, kimsenin kimseye din ve inanç noktasından baskı yapmasına fırsat vermediler. Dinsizlere ilişilmediği gibi, dindarlara da serbestiyet tanımak gibi, medenice bir yaklaşım sergilediler.
Dinin devlet işlerine karıştırılmadığı ve devletin de dine ve dindarlara müdahale etmediği bir hürriyet ortamı ve cemiyette karşılıklı saygı ve hoşgörüyü netice veren bir toplum ve devlet modelini meydana getirdiler.
Bu model, Hazret-i İsa’ya (as) nazil olan Hristiyanlık dinini inkâr ve tahrip etmeyi netice veren bir sistem değildi. Çünkü, Bediüzzaman Hazretlerinin izah ettiği gibi, Hz. İsa (as) dünyaca hâkim ve sultan olmadığından, ona indirilen İncil’de dünya hayatını tanzim eden hükümler, kanun ve prensipler va’z edilmemişti. Onun için papazlar ve ruhani reisler tarafından çeşitli sebeplerle İncil’e ilâve hükümler, eski semavi kitaplardan iktibas edilen ayetler, örf ve geleneklerden kaynaklanan ve hayatı tanzim eden kaidelerle, İncil bambaşka bir şekil aldı. Hatta öyle oldu ki, Hz. İsa’ya (as) indirilen bir tek İncil’e bedel, yüzlerce İncil piyasada dolaşmaya başladı. Herkes kendi İncil’ini en doğru gördü. Ve nihayet, Milattan sonra 425 tarihinde İznik’de toplanan papazlar konsülünde, 400 farklı İncil elenerek dörde indirildi. Hâlâ dört adet farklı İncil, Batı toplumlarında okunuyor.
İşte, asıl İncil’de bulunmayan ve sonradan ilâve edilen ve dünya hayatını tanzim eden uydurma hükümleri, lâiklik prensibiyle Batılı devletler reddetse ve devlet işlerine karıştırmasa, bundan kat’iyen Hz. İsa (as) ve İncil’i red ve inkâr anlamı çıkmaz ve Hristiyanlığın asıl dini bâki kalabilir. Hariçten bir elbise gibi giydirilen o hükümler bir kenara konmakla, Hristiyanlık tahrip olmaz.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)