Mahlukatın en şereflisi olarak yaratılan insanın mahiyeti çok karmaşık bir yapıya sahiptir. İsimlerini sayamayacağımız kadar çok müspet veya menfi duygular, hisler ve lâtifeler birbiri içindedir.
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”ezeli hitabına “Evet, Rabbimizsin.”ile cevap veren ruhların imtihanı için verilen duygular, şayet kalbe bağlı ise olumlu, değilse nefisle alâkalıdır.
Nefis, insanın en önemli imtihan vesilesidir. Eğer nefis olmasaydı, insanın makamı melekler gibi sabit kalırdı. Melekler nefis taşımayan ve ne emrolunmuşsa onu itaatle yapan mükerrem varlıklar olduğu için imtihana muhatap değildirler. Makamı sabit olarak ubudiyet vazifesini yerine getiren melekler hadsizdir. O çeşit ibadet için insana ihtiyaç yoktur. Bundan dolayı, en aşağı mertebeden en yüksek derecelere kadar düşebilecek ve yükselebilecek bir insan nevini yaratmayı Allah’ın hikmeti gerektirdiği için, insan yaratılmış ve kalbin yanında ona hep kötülüğü emreden bir nefis verilmiştir. Ayrıca şeytan da musallat edilerek, ona nihayetsiz bir imtihan meydanı açılmıştır. İnsan, nefis ve şeytanla yaptığı mücadele sonucunda, Cennete girmeye liyakat kazanacaktır.
Gerçi nefis, şeytan ve şerli şeyler yüzünden, insanların ekserisi imtihanı kaybeder ve Cehenneme gider. Fakat, Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, asıl ekseriyet sayı çokluğu değil, keyfiyet ve kalitedir. Yüz hurma çekirdeği bulunan bir adam, onları toprak altına atıp sulasa, onlardan sekseni bozulup, yirmisi yirmi hurma ağacı olsa, bu muamele şer oldu denilmez. Çünkü, o yirmi ağaç olmuş çekirdeklerin sahibine kazandırdığı kâr, seksen bozulmuş çekirdeğin verdiği zararı hiçe indirir. Onun gibi, nefis ve şeytanla yaptığı mücadele sonunda, insanlığın yüzde yirmisinin kazandırdığı şeref ve kıymet, bozulmuş yüzde seksenin verdiği zararı göze göstermediği için, hikmet-i İlâhi şeytan ve şerlerin yaratılmasına müsaade etmiş. Allah’ın yolu bellidir. Şeytanın telkin ettiği yol da bellidir. Tercih ise, insana aittir.
asyanur.info