Hukuk, hak kelimesinin çoğuludur. İnsanın cemiyet hayatında riayet etmesi gereken kaideler ve temel esaslardır.Yani haklıyı haksızdan ayıran prensiplerdir. Hülâsa, hukuk kitaplarında yazılı olan haklar, kanunlar ve kaideler manzumesinin toplamıdır.
Hem İslâm hukukunda hem de medeni hukukta ferdin hak ve hürriyetleri son derece önem taşımaktadır. Zira insan eşref-i mahlûkattır. Bütün varlıklar onun emrine verilmiş ve ona hizmet ettirilmektedir. Halife-i zemin unvanına sahip olan insan, yeryüzünde Allah’ın vekilidir. Onun hesabına bilerek veya bilmeyerek mahlûkat üzerinde tasarruf etmektedir. Bundan dolayı İslâm dini, ferdi merkeze koymakta ve bütün meseleleri onun etrafında şekillendirmektedir.
Aklın ürünü olan demokratik yönetimlerde de, birey merkezli ve onun hak ve hürriyetlerine öncelik veren bir hayat tarzı öngörülmektedir. Bu itibarla, vahyin ürünü olan İslâm’a, aklın ürünü olan demokrasi yaklaşmakta ve gittikçe paralellik kazanmaktadır. Çünkü, insanın ortak aklı ve kollektif şuuru yanlışta ittifak etmez. Onun için bir Batılı düşünür “Demokrasinin bir adım ötesi İslâmdır.”diyerek, hakperestlik yapmıştır.
İslâm hukuku ve medeni hukuk diye ikiye ayrılan ve bir çok noktalarda birbirine benzeyen müeyyideleri olan hukukun altında; ceza hukuku, şahsî hukuk, hukuk-u siyasiye, hukuk-u umumiye, hukuk-u tabiiye, hukuk-u teamüliye, hukuk-u zevciye ve milletler arası hukuk gibi bölümleri olan hukuk dallarının en önemlisi de, hukukullah denilen ve umuma taalluk edip, yalnız bir şahsa ait olmayan haklar ve hükümler demektir. Bunlar hukuk-u umumiyeden ibarettir. Hukukullah diyerek ifade edilmesi, son derece önem ve ehemmiyet arz etmesindendir.
asyanur.info
Views: 0