2009 ve 2010 yılları Risale-i Nur dairesinden nice çınar gibi dâvâ adamlarını aramızdan alıp götürmüştü. Geçen hafta Cuma günü sabahı, Ümit Gültekin Ağabeyin vefat ettiği haberini değerli kardeşim İbrahim Vapur’dan aldım.
Hüseyin Güleryüz ve Sabahattin kardeşlerle İnebolu’ya hareket ettik. Öğle namazını müteakip Yeni Cami’de cenaze namazını kalabalık bir cemaatle kıldık. Konvoy eşliğinde, İslâm Tepesi yamaçlarındaki Avara Mezarlığına ulaştık. Karadeniz’e nazır bir yamaçta hazırlanmış kabrine defnettik. Baş ucunda iki selvi ağacı göklere yükseliyordu. Nur dairesinden koca bir çınar daha ebedler memleketine göç etmişti. 11 Eylül 1935 yılında doğan Ümit Ağabey, 12 Şubat 2010 tarihinde yetmiş beş yaşında iken vefat etmiş, fakat o hayatın yarım asra yakın bir bölümü sırf Risale-i Nur hizmetleriyle geçmişti. Ona ne mutlu!
Okunan aşr-ı şeriften sonra, kabri başında Risale-i Nur’dan son bir ders daha yaptık. Avara Mezarlığı yamaçlarında, seyyar mikrofondan dalga dalga üstadımızın beyanları yankılanıyordu. “Sizlere müjde! Mevt (ölüm) idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedi (ebedi ayrılık) değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakim-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslilerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal (kavuşma) kapısıdır.” Ümit ediyorum ki, hayatta olanlar gibi Ümit Gültekin Ağabey de, çok sevdiği bu dersi dinliyordu. Mekânı cennet olsun. Allah, onu da diğer Nur Talebeleri gibi hem Üstada hem de Resülullah’a (asm) kavuştursun, amin.
Ankara’ya dönüş yolunda, Kastamonu’da mülkiyeti satın alınan yeni dershaneyi, Bediüzzaman Hazretlerinin sekiz sene kaldığı ve restore edilen evini ve Yeni Asya büromuzu ziyaret ettik. Nasrullah Camii’nde akşam namazı için gittiğimizde, şadırvan başında abdest alırken Üstadımızı hayal ettim. Namazda, sanki Üstadımızla birlikte namaz kılıyor gibi bir hisse kapıldım.
Namazdan sonra Çaycı Emin Ağabeyin şadırvan başında “Sen nerelisin kurban?” deyişini, “Ben Bitlisliyim kardaşım. Sen nerelisin?” diye süren Üstadla kısa konuşmalarını tahayyül ettim. Sonra sekiz yıl süren Üstadın sürgün yıllarını düşündüm. O günlerden bu günlere geldiğimiz noktayı ve Risale-i Nur’un manevi fetihlerini tasavvur ettim ve Allah’a binlerce şükrettim. Ankara’ya ulaştığımız zaman gece saat yirmi biri gösteriyordu.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)