Bediüzzaman Said Nursi

BEDİÜZZAMAN VE SÂDE HAYAT

Önceki büyük zatlar ve Allah dostları gibi, Bediüzzaman’ın  hayatına bakıldığında da sâdelik ön planda olduğu görülüyor.

Pakistan maarif bakanı Ali Ekber Şah, onu Emirdağ ilçesinde ziyaret ettiği zaman, gördüğü tablo karşısında hayretler içinde kalmıştı. Tek odalı bir ev, demir bir karyola, bir sandalye, yerde serili bir hasır, bir iki minder, ibrik ve leğen, masa üzerinde kitaplar… Fakat bu sâdelik içinde bir maneviyat sultanına muhatap olmuştu.

Ali Ekber Şah daha sonra “Ben âlem-i İslâm’da aradığımı Türkiye’de buldum. İki saat görüştüğüm Said Nursi ile, İslâm dünyası hakkındaki bütün müşküllerim hâlloldu.”diyecekti.

Hayatı boyunca lüks ve şatafattan kaçan Bediüzzaman, isteseydi o günün şartlarında bir milyoner gibi yaşardı. Fakat “Sen istersen, senin için Mekke’nin dağlarını taşlarını altın yaparım.”İlâhi teklifine “Ben de bütün onları Senin için terkettim, Ya Rab!”diyen Kâinatın Efendisi (asm) gibi, eşya ve mâsivayı Allah için terk etmişti. Vefat ettiği zaman tereke hâkiminin tespit ettiği bir seccadesi, ibriği, leğeni, cep saati, yatak ve yorganı olmak üzere nakit on beş lirası vardı.

Evet, Asr-ı Sadette Allah Resulünün (asm) etrafında hep zaif, garip ve fakir insanlar vardı. Zenginlerin çoğunluğu karşısında olmuş ve onu yok etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet garip olarak doğmuş, garip olarak Allah’a dönüş yapacaktı. Ne mutlu o gariplere!

Evet, ne kadar zengin olunursa olunsun, samimi Müslümanlara sâde bir hayat yakışıyor.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap