Siyaset

“ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!”DİYEBİLMEK

Siyasi tarihimizin en büyük irticai faaliyetlerinden biri olarak ifade edilen ve 31 Mart Vak’ası diye tarihe geçen isyan hareketini başlatanların ve “Şeriat isteriz!”diye sokağa dökülenlerin bir çok istekleri vardı. Fakat, yedi renk ışıkta tek renk göründüğü gibi, şeriat kelimesi de bütün taleplarin üstünü örttü ve sadece ona münhasır kaldı.

Hayatı boyunca âsâyiş, emniyet ve huzur taraftarı olan ve meydana gelen bütün menfi olayların önünü almaya çalışan Bediüzzaman Hazretleri, o hadisede de faal rol oynar ve bir nutukla isyan etmiş sekiz avcı taburunu isyandan vaz geçirir. Daha sonra gazetelerde yazdığı müspet ve tesirli makaleleriyle, yine huzurun temini için bütün gücüyle çalışır.

2. meşrutiyetin ilanıyla birlikte, din adına yeni sisteme sahip çıkan ve ikinci günü Sultan Ahmet ve daha sonra Selânik Meydanında meşrutiyet lehine nutuklar veren hürriyet âşığı Bediüzzaman; hürriyet ve meşrutiyeti İslâm dinine zıt ve gâvurlara mahsus bir sistem zannederek mutlakiyet idaresini ve tek başına padişahlık hâkimiyetini isteyen isyancılar safına konulup, haksız olarak Divan-ı Harbe verilir. Askeri hâkimler huzurunda yaptığı şahane müdafaasında, İslâm’ın devlet felsefesini ortaya koyan ve meşruti sistemin İslâm’ın özünde var olan ve Asr-ı Saadette tatbikatı yapılan idarî bir mekanizma olarak yorumlayan Bediüzaman; “Şeriat isteriz!”diyenlerin asıldığı bir ortamda, mahkeme başkanı Hurşit Paşanın “Sen de şeriat istedin mi?” sorusuna, “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira, şeriat sebeb-i saadet, adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat, ihtilalcilerin isteyişi gibi değil.”dediği halde, hem kendisi berat etmiş, hem de kırk elli masum insanın berat etmesine vesile olmuştur.

Astığı astık, kestiği kestik bir müstebit mahkemenin tehditlerine beş para değer vermeyen ve ölümü hiçe sayarak hak ve doğru bildiği inançlarını pervasızca müdafaa eden ve kendisini zulmen mahkûm etmek isteyenlere karşı yaptığı şahane müdafaasından sonra berat verildiği halde, onlara teşekkür etmeyerek, etrafında kalabalık bir halk topluluğu olduğu halde, “Zalimler için yaşasın cehennem! Zalimler için yaşasın cehennem!” diye haykırarak Beyazıt Camisine doğru ilerleyen Bediüzzaman, aslında bu haykırışlarıyla hem o zamanın zalimlerine, hem de daha sonra gelen ve eskilerin istibdadını arattıracak daha katmerli zalimlerin sağır kulaklarını çınlatıyor ve kör gözlerine gerçekleri sokuyordu. Zaten, en büyük cihad, hadis-i şerife göre, zalim sultanlara karşı gerçekleri söyleyebilmekdi. Bediüzzaman da onu yapmıştı.

asyanur.info  samicebeci.net  YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap