(Dünden devam)

Bahsi geçen hakikat noktasında Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri ne kadar önemlidir: “Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki, yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat’i anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesattan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsâniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fenâ istidatları işlettirmekten ve şan ve şeref nâmıyla riyakârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından ileri geliyor. Ve o misüllü şeytanî desiseler vasıtasıyla, muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler.” (Lem’alar s. 89)

Evet, genel çerçevesiyle kullanılan şeytanî silahları nazara veren Bediüzzaman Hazretleri, hücumların nerelerden ve hangi hassas noktalardan gelebileceğine dikkat çekiyor.

Evet, en temel prensiplerden olan İhlâs, uhuvvet ve tesanüd bozulduktan sonra ne tefâni kalır, ne sadâkat ve de tesanüd. Çünkü, yanlış bir yol ile asla doğru bir hedefe gidilemez. Bu itibarla, mutlak kazanılması ve muhafaza edilmesi gereken düsturların başında ihlâs ve uhuvvet gelir. Bu iki kaynak ise, diğer vasıfları besler ve geliştirir. Tesanüd sarayı her türlü sarsıntılara karşı mukavemet ve direnç kazanır. Ehl-i dalâlet ve şer odaklarının hile ve tuzakları da böylece boşa çıkar ve hiç bir zarar veremezler.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0