İslâm dinini ve iman hakikatlerini tebliğde, Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimizi (asm) örnek alan Bediüzzaman Hazretleri, din için cihad anlayışına yepyeni bir yorum getirdi.
Eskiden beri cihad denildiği zaman, hep düşmanlarla savaş olarak anlaşılırdı. Allah katında en makbul amel, namazdan sonra Allah yolunda cihad etmek hadisi nazara verilirdi. Kur’an-ı Kerime dayanarak “Bu zamanda dahildeki cihad ile harice karşı cihad arasındaki fark pek azimdir. Harici düşmana karşı, yeri gelince kuvvet kullanılır. Fakat dahildeki cihad, manevi tahribatı, manevi ihlâs sırrıyla tamir etmek şeklindedir.”diyen Bediüzzaman’ın tespitleri, altı çizilmesi gereken çok önemli bir hakikattir. Hatta “Medenilere galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi değildir.”tespitleriyle, harice karşı da İslâm’ın ikna kılıcının esas alınmasının lüzumunu ifade ediyor ve kat’i delillerle ecnebilerin İslâm’a kazananılabileceğini söylüyor.
Siyaset yoluyla veya silahlı güç kullanarak, din namına devlet yönetimine talip olmanın zararlarını dile getiren Bediüzzaman, yönetim elde edilse bile bu durumun, din namına istibdat ve baskıyı netice vereceğini, kâfiri münafık edeceğini ve gelip geçici muvakkat bir şey olacağını söylemesi, gerçekten çok dikkat çekici bir tespittir.
Dikey bir çalışmayla, din adına devlet yönetimine talip olmaktansa; yatay bir çalışmayla, fertten cemiyete geçen topyekün bir irşat ve ıslah hareketinin daha doğru, Kur’an ve Sünneti esas alan bir model olacağını söylemesi ve öyle de uygulamasıyla, İslâm dinine hizmeti temel yapan samimi dindarlara rehber ve kılavuz oldu. Bunun dışına çıkanlar ise, bu modele uymamanın sıkıntılarını yaşadılar.
Din, umumun mukaddes ortak değeridir, inhisar kabul etmez. Dine her kes hizmet edebilir fakat o, dünyevi siyasetlere alet edilemez. Edilirse, İslâm’a büyük kötülük yapılmış olur. Niyetin iyi olması, sonucun kötü olmasını engelleyemez. Doğru İslâmiyet, doğru olarak anlaşılmalı ve dosdoğru yaşanmalıdır. İslam’ı tebliğde, irşat ve ikna hizmetinde, lisan-ı kal gibi lisan-ı hal de çok önemli ve tesirlidir. Müslümanlar dinlerini dosdoğru yaşarlarsa, başka dinlere mensup olanlar bile gruplar halinde İslâm dinine girdikleri görülecektir. Milleti oluşturan fertlerin yüzde altmış yetmişi farzları yapan büyük günahları işlemeyen insanlar haline gelirse, o zaman işler kendiliğinden düzelecektir.
Bediüzzaman, irşat ve tebliğ hizmetinde model olarak hep bunları ve bunlar gibi hakikatleri söyledi ve fiilen söylediklerini yaşayarak ömrünü tamamladı. En son dersini bile müspet hareket üzerine inşa etti. Bunlara dikkat edilirse, zafer İslâm’ın ve İslâm’a inananların olacaktır., inşaallah.
asyanur.info