Şu anda elimde avuç içi kadar küçük bir radyo var. Düğmeyi çevirdikçe yüzlerce istasyondan yayın yapan ve muhtelif dillerde yapılan konuşmaları veya müzik seslerini duyabiliyorum. Demek, atmosfere yayılan ve çeşitli dalga boylarındaki bütün sesler, bu bir avuç kadar olan radyo içindeki havada da var.
Atmosferin tamamında var olan her yayın dalgası, bu bir avuç havada bulunuyor. Her birisine uygun alıcı olduğu takdirde, verici istasyonlarından yapılan sesli veya görüntülü olarak dinleme ve izleme imkânı var. Bütün atmosferin yaptığı vazifeyi bir avuç havada toplayıp hülâsa etmek, Allah’ın muazzam bir mucizesi değil de nedir?
Bediüzzaman Hazretleri bahsi geçen hakikati bizzat müşahede etmiş ki, “Nur Âleminin Bir Anahtarı” adındaki eserinde dikkatimizi çekerek şu tespitleri beyan ediyor: “Şimdi, radyo namı verdikleri ayn-ı hakikat ile sabit olmuş ki: İçinde hadsiz bir ilim ve hikmet ve irade bulunan gayr-i mütenahi bir kudret-i ezeliyenin cilvesi, her zerre-i havaîde hazır ve nazırdır ki, hadsiz ayrı ayrı kelimeler her bir zerre-i havainin küçücük kulağına girip, incecik dilinden çıktığı halde karışmıyor, bozulmuyor, şaşırmıyor.” Havanın her bir atomunda, bütün telsiz, telefon, televizyon ve radyo gibi bütün teknik cihazların titreşimleri mevcuttur. Bu kadar farklı dalga boylarının, her bir atomda hiç karışmadan bir anda bulunması, dalga ile izah edilecek bir durum değildir. Ehadiyet cilvesiyle her bir atoma tecelli eden sonsuz kudretin bir cilvesine ve Allah’ın harika bir mucizesine “Bu, işte böyle bir kanundur.” diyerek işin içinden sıyrılıp tabiat ve tesadüfe havale etmek; ilimle, bilimle, fen ile açıklanması mümkün olmayan dehşetli bir dalâlet ve ahmaklık örneğidir.
“Küre-i havaiyeyi bir konferans meydanı ve zemin yüzünü bir dershane ve bir mekteb-i irfan hükmüne getiren ve hadsiz nimetleri tazammun eden (içinde barındıran) ve hadsiz şükürler ile mukabele etmek lâzım iken ve beşerin saadet-i ebediyesindeki ihsanat-ı İlâhiyenin bir muaccel numunesi; ve hiç bir şüpheyi bırakmayan ve doğrudan doğruya hazine-i rahmetten ihsan edilen bir hediye-i Rahmaniyeye radyo namını takmakla, bu havanın temevvücatı (dalgalanması) namını vermek ile, o yüz bin nimetlere küfran (nankörlük) perdesini çekmek, maddiyunların ve ehl-i dalâletin hadsiz bir divanelikleridir ki, hadsiz bir cinayet olup, hadsiz bir azaba onları müstehak eder.” (Nur Âleminin Bir Anahtarı s 29)
“Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz.” (Nahl Suresi: 18) Bu kadar sayısız nimetlere karşı şükretmeyip nankörlük etmek, elbette hadsiz bir azabı gerektirir. O nimetlere şükretmek ise, iman ve ibadet etmekle mümkün olur.
asyanur.info samicebeci.net YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)