Bu gün günlerden Cuma. Bilkent camisinde dört yıldır gönüllü olarak vaaz edip Cuma namazı kıldırdığımız için, Viyana Hacı Bayram camisinde de vaaz vermemiz istendi.
Kendisiyle görüştüğümüz Recep Hoca memnuniyetle kabul etti. Tevhid ve âhiret üzerine bina ettiğimiz vaaz ilgiyle dinlendi. Cuma namazı sonrasında cemaatle teker teker musafaha ettik ve çok dualar aldık. Böyle bir hizmete vesile olduğu için Recep Hocaya şükranlarımı sunuyorum. Allah razı olsun.
Bekir, Suat ve İbrahim kardeşlerle vedalaştıktan sonra, Mikail Hoca ile birlikte, asıl gitmemiz gereken Wels şehrine hareket ettik. Viyana’ya 220 km. mesafedeki şehre , otoban yollardan sür’atle geçerek akşama yakın ulaştık. Daha önceden yapılan plan gereği, akşam Üzeyir Öztürk kardeşin evinde buluştuk. Daha önce tanışmadığımız halde, bu kadar candan ve içten kaynaşma, ancak İslâm’ın tesis ettiği kardeşlik ve aynı dâvâya mensup olmakla mümkün olabilirdi. Hele Üzeyir kardeşin Muhammed adını verdiği bir oğlu var ki, ışıl ışıl gözleriyle istikbal vaad ediyor ve iyi bir dâvâ adamı olacağını gösteriyordu.Hep birlikte hizmet merkezine geçtik. Cemaat bizleri bekliyordu. Hepsiyle sarmaş dolaş olduk. Mikail kardeşin kaldığı bu dershane küçüktü, fakat maddi ve manevi sıcacıktı.
Derse başlamadan önce bir telefon geldi. Hasan Akça adında bir genç arıyordu. Cemaatten uzak kalmanın acısıyla üç dört aydan beri bir Nur Talebesi bulmaya çalışıyormuş. Mikail Yaprak kardeşin telefonunu vermişler. Adres verip hemen gelmesini söylediler. Çeşitli yerlerden gelenlerle beraber, Hasan Akça ve akrabalarının katılımıyla kalabalık bir cemaat meydana geldi. Ders ve hizmet haberleriyle zenginleşen sohbetimiz bittiğinde, vakit bir hayli geç olmuştu. Gurbet ellerde bu gibi sohbetlerin kıymeti daha iyi anlaşılıyordu.
(Not: 23 sene önce 26 Şubat 1996 yılında yazılmış ve Yeni Asya gazetesinde yayınlanmış bir seyahat yazısıdır. Dünden devam.)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)